metrika yandex
  • $32.65
  • 35.29
  • GA17640

Elmas Sömürge Türkiye Duruşmaları - 8

MEHMET YAVUZ AY
30.10.2020

Elmas Sömürge Türkiye Duruşmaları -  8

Kimdi bu Damad Ferid Paşa?

Asıl adı Mehmed Ferid olup babası devlet şurası üyelerinden Seyyid Hasan İzzet Efendi’dir.

Mehmed Ferid Paris, Berlin, Petersburg ve Londra sefâretlerinde ikinci kâtip olarak çalışır. II. Abdülhamid’in dul kız kardeşi Mediha Sultan’la evlenerek saraya damad olur ve devlet şûrası üyeliğine getirilir (1886).

II. Meşrutiyet’in ilânından (1908) sonra Meclis-i A‘yân üyeliğine seçilen Damad Ferid Paşa, daha yüksek mevkilere gelmek ümidiyle İttihat ve Terakkî Fırkası’na yaranma siyasetine yönelerek eski devri kötülemeye başlar. İttihatçılar’dan beklediği karşılığı göremeyince onların aleyhine döner.

Damad Ferid Paşa, padişah tarafından Mondros’a başmurahhas (delege,elçi) olarak gönderilmek istendiyse de İzzet Paşa hükümetince reddedilir.

Sadârete getirilen Tevfik Paşa’nın hükümeti kurmasından üç gün sonra altmış gemiden oluşan düşman donanması İstanbul’a gelir(14 Kasım 1918).

İngilizler’den gereken desteğin verileceğine dair söz alınınca, padişah, İttihatçılar’a karşı gevşek davranmakla suçladığı Tevfik Paşa’yı istifa ettirerek sadârete (Sadrazam- Başbakan)  Damad Ferid Paşa’yı tayin eder (4 Mart 1919).

Damad Ferid Paşa ilk hükümetini daha çok Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na (partisine) mensup kişilerden kurar. Hariciye nâzırlığını da üstlenir.  Hükümetin ilk icraatı, çıkarılan bir kararnâme ile çok sayıda eski İttihatçı sadrazam, nâzır ve yüksek rütbeli subayın tutuklanması olur.  Damad Ferid’in bu yolla İngilizler’in gözüne girme konusundaki aşırı çabalarına rağmen İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı politikası değişmez. Sadrazamın Paris Konferansı’na katılma isteği İngilizler’in gayretiyle reddedilır.

Bir bahane ile Osmanlı ülkesinin tamamen işgal edileceği endişesine kapılan Ferid Paşa, İngilizler’den Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi gereğince önemli yerlere karakollar kurulmasını isteyerek 30 Mart 1919’da onlara bir plân sunar. Burada, padişahın egemenlik hakları saklı kalmak şartıyla Arap ülkelerine muhtariyet, Ermenistan’a da bağımsızlık verileceğini bildirir, buna karşılık İngiltere’den asayişi sağlamak üzere gerekli gördüğü bölgeleri işgal etmesini ister.

Paşanın İngilizler’i dahi şaşırtan tekliflerine göre İngiltere gerekli gördüğü takdirde nezaretlere (bakanlıklara) İngiliz müsteşar ve valilerin maiyetine de birer İngiliz başkonsolosu tayin edecek, Osmanlı maliyesini denetleyebilecek, hatta seçimler bile onların kontrolünde yapılacaktı.

Bu arada bazı kumandanlar Anadolu’daki birliklerin başına getirilirken Mustafa Kemal Paşa da Dokuzuncu Ordu (daha sonra Üçüncü Ordu) kıtaâtı müfettişliğine tayin edilerek kendisine geniş yetkiler verilir.(30 Nisan 1919).

İngiliz yüksek komiserliğinden Bâbıâli’ye verilen 14 Mayıs 1919 tarihli notada İzmir’deki olaylar yüzünden buraların mütareke gereğince İtilâf devletlerine teslimi isteniyordu fakat ertesi günü İzmir, Yunanlılar’a işgal ettirilir. Bu durum karşısında İngiliz yetkililerine Yunan işgalinin asla kabul edilemeyeceğini bildiren Ferid Paşa, onlardan olumlu bir cevap alamayınca 16 Mayıs 1919’da istifa ettiyse de bir gün sonra hükümeti kurma görevi tekrar kendisine verilir.

19 Mayıs 1919’da resmen göreve başlayan ikinci Damad Ferid hükümeti yine Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na dayanmakla birlikte millî galeyanı bastırmak için bazı tarafsız kişiler sandalyesiz nâzır olarak Meclis-i Vükelâ’ya (sadrazam ve nazırlardan oluşan meclis) memur edildiler. Sadrazam aynı gün yayımladığı genelgede İtilâf devletleri nezdinde milletin kutsal haklarının savunulduğunu belirterek halkı sakin olmaya çağırdı. Aynı zamanda Paris Konferansı’na bir nota vererek Türk halkının galeyanını bastırmak için İzmir’den Yunan işgalinin kaldırılacağı, Ermenistan’a muhtariyet verileceği, Anadolu ve Trakya’nın Türk kalacağı konusunda hemen bir açıklama yapılmasını ister.

Damad Ferid Paşa Paris Konferansı’nda ilk konuşmasını 17 Haziran 1919 günü yapar. Osmanlı Devleti’nin İttihatçı yöneticiler tarafından nasıl savaşa sokulduğunu anlatır. Savaş sırasında gayri müslimlerin kıyıma tâbi tutulduğu konusundaki iddiaların asılsız olduğunu, bunda herhangi bir dinî ve ırkî taassup aramamak gerektiğini, çünkü aynı şekilde 3 milyondan fazla Müslümanın da öldüğünü açıklar. Ayrıca Wilson prensiplerine göre Müslümanların ezici çoğunlukta bulunduğu Batı Trakya ile Arabistan’ın Osmanlı toprakları içinde kalması gerektiğini bildirir. İki gün sonra konferansa verdiği bir yazıda da Ege’de Yunan ilerlemesinin sınırlandırılmasını, Müslümanların can ve mal güvenliğinin sağlanmasını ister.

Ferid Paşa esas çıkışını 23 Haziran’da konferansa verdiği muhtıra ile yapar.  Paşa pazarlıkçı bir tutumla asgariyi elde etmek için âzamiyi ister. Trakya’da 1878 Berlin Antlaşması ile çizilen sınırların, doğuda da I. Dünya Harbi’nden önceki sınırların kabul edileceğini söyler. Musul, Halep ve Adalar’ın Osmanlı Devleti’nde kalması, Arap ülkelerine muhtariyet tanınması istenilen muhtırada ülkenin parçalanmasına veya değişik manda idarelerine ayrılmasına Osmanlı halkının asla razı olmadığı belirtilir. Konferans çevrelerinde ve Batı basınında büyük şaşkınlık ve kızgınlık yaratan teklifler müzakere dahi edilmeden reddedildiği gibi Osmanlı heyetinin Paris’te kalmasına gerek olmadığı da bildirildi (28 Haziran 1919).

Büyük ümitlerle gittiği Paris Konferansı’ndan eli boş dönen (15 Temmuz) Ferid Paşa çeşitli çevrelerden eleştiri yağmuruna tutulur. Bu sırada Millî Mücadele’yi başlatan liderlere karşı hükümetin tavır almış olması yüzünden Anadolu ile İstanbul arasına da soğukluk girmiştir.  Bu gelişmeler üzerine istifa eder (20 Temmuz 1919). Ancak ertesi gün üçüncü defa hükümeti kurmakla görevlendirilir.

Damad Ferid Paşa yeni kabinesini hiçbir partiye mensup olmayan tarafsız kimselerden kurar. Millî Mücadeleciler’e yakınlığı ile tanınan İzzet, Ali Rızâ ve Sâlih paşalar da Meclis-i Vükelâ memuriyetine tayin edilirler.

Bütün imkânlarıyla hükümeti baskı altına alan İtilâf devletlerinin, Erzurum Kongresi’ni yönlendiren Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey’in tutuklanmasını, aksi halde Doğu Anadolu’yu işgal edeceklerini bildirmeleri Ferid Paşa’yı telâşlandırır. Beş gün mücadele verdikten sonra 29 Temmuz 1919’da hükümetten tutuklatma kararı çıkartır. Karar İstanbul ve taşrada büyük tepkiyle karşılanır. İzzet Paşa kabineden istifa eder.

Ferid Paşa, İngilizler’in de baskısıyla bir yandan Sivas Kongresi’ni dağıtmak için birtakım faaliyetlere girişirken bir yandan da buradaki gelişmelerin ortaya çıkardığı tehlikeleri ileri sürerek İngilizler’den bir an önce antlaşmanın imzalanması konusunda yardım elde etmeye çalışır. Ferid Paşa’nın tutumu milliyetçiler tarafından ihanet olarak değerlendirilir. Karşılıklı suçlamalar yüzünden İstanbul ile Sivas’ın irtibatı bir ara kesilir. Mustafa Kemal Paşa, Hey’et-i Temsîliyye adına İtilâf devletlerine gönderdiği bir telgrafta Türk milletinin “vatana ihaneti sabit olan” Ferid Paşa kabinesi yerine millî gayelere dayanan meşrû ve güvenilir bir hükümet istediğini bildirdi (24 Eylül 1919). Bunun üzerine İtilâf devletleri Ferid Paşa’ya Mustafa Kemal ile uzlaşması önerisinde bulunurlar. Ferid Paşa da bunun çok geç olduğunu bildirerek istifa eder (30 Eylül - 1 Ekim 1919 gecesi).

Ali Rızâ Paşa hükümeti kurularak Sivas ile İstanbul’un ilişkileri düzeltildiyse de Ali Rızâ Paşa dış baskılara dayanamayıp istifa eder (3 Mart 1920). İtilâf devletleri tekrar Damad Ferid’in Sadârete getirilmesini istiyordu. Sultan Vahideddin, Anadolu’nun İstanbul’dan büsbütün kopmasından korktuğu için Sâlih Paşa’yı hükümeti kurmakla görevlendirir(8 Mart). Bundan hoşlanmayan İtilâf devletleri İstanbul’u resmen işgal ederler (16 Mart). Meclisi basarak bazı mebusları Malta’ya sürerler. Baskılara dayanamayan Sâlih Paşa da istifa eder (2 Nisan).  Meclis ikinci başkanı Kâzım Bey, İngiltere’den sağlam teminat alınmadan Ferid Paşa’nın Sadârete getirilmesinin ülke için felâket olacağını padişaha bildirir. Padişah da söz alındığını belirterek Damad Ferid’i dördüncü defa Sadârete getirir(5 Nisan 1920).

Mustafa Kemal Paşa da aynı tarihte yayımladığı bir genelge ile Damad Ferid hükümetinin tanınmayacağını açıklar. Ferid Paşa 10 Nisan 1920 günü bir genelge yayımlayarak millî hareketi “fitne ve fesad”, Kuvâ-yi Milliyeciler’i de “âsi” olarak ilân eder.

Damad Ferid’in bu tutumu karşısında Kuvâ-yi Milliyeciler de Ankara Müftüsü Mehmed Rifat (Börekçi) Efendi başta olmak üzere 153 müftünün imzaladığı bir fetva ile Dürrîzâde’nin fetvasını tesirsiz hale getirmeye çalışırlar. Faaliyetleri işgal yüzünden durmuş olan Meclis-i Meb‘ûsan’ın Ferid Paşa tarafından feshettirilmesi üzerine buradan kaçan mebuslarla birlikte Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplanır (23 Nisan). Meclis kendi içinden çıkardığı bir hükümetle devlet ve ülke yönetimine resmen el koyar. Böylece ülke iki hükümetli hale gelir.

Ankara hükümeti 30 Nisan’da İtilâf Devletleri’ne bir nota vererek İstanbul ve padişah işgalden kurtuluncaya kadar devletin tek meşrû yönetiminin Büyük Millet Meclisi hükümeti olduğunu bildirir. Buna rağmen İstanbul hükümeti Tevfik Paşa’nın başkanlığında bir heyeti aynı gün Paris’e gönderir.

Mustafa Kemal Paşa Paris’e giden heyetin Türk milletini temsil etmediğini, konferansın kararını kabule yetkili olmadığını açıklar. Çeşitli çevrelerce eleştirilen Ferid Paşa da antlaşmayı imzalamayacağını, Türk tezini anlatmak üzere Paris’e gideceğini duyurur. Bütün gözlerin Ankara’ya çevrildiği bir sırada Ferid Paşa’nın millî galeyandan faydalanacağı yerde Mustafa Kemal’i ölüme mahkûm eden Nemrut Mustafa Paşa Mahkemesi kararını 24 Mayıs’ta ilân etmesi, İstanbul ile Ankara’nın arasını daha da açar. Damad Ferid’in bir oldu bitti ile antlaşmayı imzalamasını önlemek için Büyük Millet Meclisi’ne verilen bir önerge kabul edilerek İstanbul’un resmen işgal edildiği 16 Mart 1920’den sonra İstanbul hükümetinin imzaladığı bütün antlaşma ve sözleşmelerin geçersiz sayıldığı ilân edilir(7 Haziran). Buna rağmen Ferid Paşa yeni bir tasarı sunmak üzere ikinci defa Paris’e gider (10 Haziran). Ankara hükümeti, kanunî bir idare teşekkül edinceye kadar Bâbıâli ile ilişki kurmayacağını, tek başına ve bağımsız biçimde davranacağını İstanbul hükümetine bildirir (14 Haziran). Ankara İstiklâl Mahkemesi de Ferid Paşa’yı vatana ihanet suçundan ölüme mahkûm eder (5 Temmuz).

Damad Ferid Paşa Paris’te hiçbir olumlu sonuç alamadan ve antlaşmayı imzalamadan İstanbul’a döner (14 Temmuz 1920).

Fakat Paris Konferansı’nın, antlaşma on gün içinde imzalanmadığı takdirde gereken tedbirlerin alınacağını bildirmesi üzerine (16 Temmuz) telâşa kapılan Ferid Paşa İngiliz yüksek komiseri Amiral Robeck’i ziyaret ederek hiçbir çare görmediği için antlaşmayı imzalamayı düşündüğünü, fakat İngiltere’den güvence istediğini bildirir. İngilizler, Ferid Paşa’ya yardım vaadinde bulunmaktan şiddetle kaçınırlar.

Bu durum karşısında Ferid Paşa Ankara ile uzlaşma yollarını arar. Ankara hükümeti, aradaki bütün anlaşmazlıkların ortadan kalkması için şeyhülislâmın fetvasının geri alınmasını, milliyetçilerin de katılmasıyla merkezî hükümetin yeniden kurulmasını, millî harekâta karşı düşmanca davranışlara son verilmesini, barış şartlarına karşı çıkılarak Büyük Millet Meclisi ile birlikte yeni bir tasarı hazırlanmasını ister. Fakat İtilâf devletlerinin yoğun baskısı ve tehdidi altında ezilen Ferid Paşa yeni bir tasarı hazırlamanın doğuracağı tehlikelerden çekinir. Verilen süre içinde antlaşmayı imzalayarak işgalcilerin herhangi bir harekâtta bulunmalarını önlemek ister. Antlaşmayı tek başına imzalamak sorumluluğundan da kurtulmak için sarayda bir saltanat şûrası toplanması konusunda padişahı ikna eder. Padişahın başkanlığında 22 Temmuz 1920 günü toplanan şûrada sadrazam müzakereye izin vermez. Toplantıya katılanlardan sadece antlaşmanın imzalanmasını kabul edip etmediklerini bildirmelerini ister. Rızâ Paşa hariç herkes kabul ettiğini bildirir. Hükümet içinde bazı nâzırların antlaşmanın imzalanmasına karşı olmaları yüzünden Ferid Paşa yeni bir kabine oluşturmak için istifa eder(31 Temmuz). Aynı gün tekrar hükümeti kurmakla görevlendirilir.

Sevr Antlaşması’nın Damad Ferid hükümeti tarafından imzalanması (10 Ağustos 1920) bütün ülkeyi mateme boğar. Ankara hükümeti, antlaşmayı imzalayanları vatana ihanet suçundan ölüme mahkûm eder. Ferid Paşa Sadârette kaldığı sürece Ankara hükümetiyle bir uzlaşmaya varılması imkânsızdır. Halbuki İtilâf devletleri Sevr Antlaşması’nın uygulanabilmesi için İstanbul ile Ankara’nın barıştırılmasını önemli görmektedirler.

Nihayet İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon, 1 Ekim 1920’de Sevr’in onaylanması için Damad Ferid üzerinde baskı yapılmasını, aksi halde antlaşmayı onaylatacak yeni bir sadrazamın bulunmasını ister. Ankara hükümeti iknâ edilmedikçe antlaşmanın onaylanması da mümkün görünmemektedir. Fransız yüksek komiseri, Ankara ile İstanbul arasındaki uzlaşmaya tek engel saydığı Ferid Paşa’yı Sadâretten uzaklaştırmak için İngiliz meslektaşına iş birliği teklifinde bulunur. İki yüksek komiser 17 Ekim’de padişahı ziyaret ederek Ferid Paşa’nın istifasını isterler. Ferid Paşa da aynı gün istifasını verir.

Damad Ferid Paşa, bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra karısının hastalığını bahane ederek padişaha dahi haber vermeden Avrupa’ya gider. Millî Mücadele sırasında orada kalır. Büyük zaferin kazanılmasından sonra İstanbul’a döndüyse de burada kalmayı tehlikeli görerek 21 Eylül 1922’de ailesiyle birlikte Fransa’ya gider ve Nice’e yerleşir. Şükrü Nâilî Paşa kumandasındaki Türk ordusunun İstanbul’u işgalden kurtardığı 6 Ekim 1923 günü Nice’te ölür.

(Cevdet Küçük, TDV İslâm Ansiklopedisi, 8. Cilt, s. 436-439, 1993 İstanbul)

31.10.2020

Kardelen, Ankara

Mehmet Yavuz AY

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
hidayet çelik | 02.11.2020 12:35
Kurtuluş savaşının verildiği yıllarda yaşanan olayları çoğumuz maalesef okullarda okuduğumuz temel bilgiler kadar biliyoruz. Bu bilgilerin de bazıları \"resmi bilgiler\" maalesef. Verdiğiniz bilgiler Damat Ferit gibi, o dönemde çok önemli görevlerde bulunmuş bir hakkında az bilinen çok önemli detaylar olmuş. Fakat, \"Damad Ferid Paşa, padişah tarafından Mondros’a başmurahhas (delege,elçi) olarak gönderilmek istendiyse de İzzet Paşa hükümetince reddedilir.\" cümleniz özellikle dikkatimi çekti. O dönemde bile patişahın isteğini bir hükümet reddebiliyormuş. (!!?)