İlk yazımızda Kuantum düşünce tekniği ve bu kavramla yakından ilişkili NLP, bioenerji gibi yaklaşımların kökeni üzerine yoğunlaşmıştık. Kuantum tekniğinin köken olarak kuantum fiziğinden esinlendiğini ancak kuantum fiziğinin iddia edildiği gibi bir yapıya sahip olmadığını ifade ettik. Kuantum düşünce tekniğinin öğütlediği yöntemlerin hiçbirinin yeni ve orijinal olmadığını ifade etmekte fayda var. Bu yöntemlerin neredeyse tamamı 20. Yüzyılın ikinci yarısına damga vuran ve günümüzde de en güçlü kuramlardan olan Bilişsel Davranışçı Terapi’den (BDT) alıntıdır. Ancak maalesef bu yöntemi uyguladıklarını iddia edenler bu hakikati gizleyip kendi buluşlarıymış gibi yöntemleri sunmaktalar. Bu tekniklerden fayda gördüğünü ifade edenlerin çoğu aslında güçlü bir terapi yöntemi olan BDT vesilesiyle fayda gördüklerinin farkında bile değiller.
Kuantum gurularının temel sloganları Albert Einstein’e atfettikleri şu ifadelerdir, "Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur, o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bunun adı felsefe değil, fiziktir." Oysa Einstein’in bunu söylediğine dair hiçbir kanıt yoktur. Bu durum fikirlerin muteber kişiye dayandırılarak meşru kılınma çabasından başka bir şey değildir. Einstein ve Kuantum fiziğine katkı sağlayan diğer bilim adamları “kesin bir kanaatle her şey enerjidir” dememektedirler. Onların net bir şekilde ifade ettikleri en önemli kuantum iddiası “her şeyin hem dalga hem de parçacık olduğudur.” Oysa malum gurular bu gerçeğin kendilerine hizmet etmediklerini anladıkları için çarpıtma yoluna gitmiş görünüyorlar.
Kuantum (bioenerji, alfa, beta, theta…) tekniği der ki “madem her şey enerjidir öyleyse sahip olmak istediğimiz şeyin enerjisiyle aynı frekansı tutturursak istediklerimizi evren bize yollayacaktır.” Tıpkı bir radyo kanalının frekansını tutturmak gibi bir yöntemden bahsediyoruz. Tabi bu frekansı tutturmak ancak bir guru sayesinde olabilir. İşte tam bu noktada vitrinini şatafatlı ve hedef kitlesine uygun şekilde süsleyebilen guru rantı kapıyor. Eğer hedef kitle dindar ise ayet, hadis ve çeşitli zikirlerle bezenmiş bir şekilde insanların karşısına çıkıyorlar.
Evet, insan bedeninin bir enerjisi vardır. Ve bu enerjinin ruh hali üzerinde etkisi vardır. Ancak enerji öyle hassas ve ince bir alan ki ehliyetsiz biri bu alanı darmadağın hale getirebilir. Eğer bir uzman değilse, gerçekten samimi bir mümin değilse ve inancında ciddi arızalar varsa bu insandan alınacak enerji çalışmalarının size iyi gelme ihtimalinin olmadığını ifade edebiliriz. Hatta başkaca metafizik problemlere kapı açılabileceğini ifade edebiliriz.
Bahsi edilen frekansı tutturmak da kolay bir şey değil. Öncelikle bilinçaltının temizlenmesi gerekiyor ki kuantum sıçraması yaşayarak frekans tutturulsun! Bilinçaltı temizliği diye bir yöntem hiçbir muteber psikoloji yaklaşımında yoktur. Bilinçaltındaki metaryallerin bizleri olumlu-olumsuz etkilediği doğrudur ancak bunların silinip atması diye bir durum söz konusu olamaz. Zira bilinçaltı aslında bizi biz yapan her şeydir. Sevabımızla günahımızla bizi biz yapan bileşenlerden biridir. Önemli parçalarımızdandır. Burada en iyi ihtimalle bir değişimden bahsedebiliriz ki bunu da bahsini ettiğim BDT tekniklerinden bozma yöntemlerle yapıyorlar.
Dindar kesimlere yönelik versiyonlarında belli sayıda zikir, esma ve tılsım okuyarak istenilen para, mal, mülkün elde edileceğini vadeden guruları görüyoruz. Frekansın bu zikirlerle tutturulabileceğini ifade eden bu tiplere baktığımızda kendilerinin dini bir yaşamla alakalarının olmadığını görebiliyoruz. İnandığını yaşamayan insanlardan gelecek yardımın faydasını sorgulamak gerekmiyor mu? Dinimize asırlardır hizmet eden ehil âlimlerin gösterdiği ve ya tavsiye ettiği yollardan olmayan bu yöntemlerin bize fayda getirmeyeceği ve hatta psikolojimize ve imanımıza zarar vereceği apaçık değil midir? Elimizde Kur’an, sünnet, icma ve kıyas gibi bir hazine varken ne idiğü belirsiz yollara sapmanın makul bir açıklaması olabilir mi?
Bu kavramlarla yakından alakalı olan beyin formatlama olarak ifade edebileceğimiz NLP yaklaşımı da maalesef bilimsel açıdan son derece zayıf ve problemli bir yaklaşımdır. Zaten bu işi yapanların kendilerince bulduğu birkaç teknikle sunulduğunu görüyoruz. Bu yöntemi uygulayanların eğitimlerine baktığımızda büyük oranda kısa süreli sertifika eğitimleriyle bölüm ayrımı olmaksızın bu sertifikaları aldıklarını görüyoruz. Kerameti kendinden menkul yöntemlerin peşinde koşmak yerine ilgili bölümlerden mezun olmuş uzmanlardan danışma hizmeti almak en doğrusudur.
İnsanlık artık tam bir dünyevileşme devri yaşıyor. Bunun seküler-dindar ayrımı yok. En dindar görünen kesimlerde bile para, aşk, başarı gibi maddi arzularla bu seanslara katılanlara şahit oluyoruz. Öncelikler manevi değil maddi hale geldi. Hal böyle olunca maneviyattan uzaklaşan insan isteklerini elde etmek adına Allah’a dua etmek ve tevekkül etmek yerine maddi şeylerden medet umar hale geldi. Bu durum New Age yaklaşımların türemesine neden oluyor. Türlü inanç ve dinden toplama halde sunulan içinde Uzakdoğu öğretilerinin ağırlıkta olduğu bu yaklaşımlar ne bilimsel ne de dini açıdan kabul edilebilir değildir. Yukarıda bahsini ettiğimiz ve iki yazı boyunca sakıncalarını işlediğimiz tüm bu yaklaşımlar New Age yaklaşımlarının kapsamında olan dünya ve maddiyat odaklı sağlıklı bir alt yapıdan yoksun anlık iyi oluş sağlayabilen kof yaklaşımlardır. Akıl, ruh ve iman sağlığınız adına bu tuzaklardan uzak durmanızı müslüman bir psikolojik danışman olarak tavsiye ederim.
Yaşadığımız ruhsal problemlerin büyük oranda dünyevileşmekten kaynaklandığını ve maneviyattan uzaklaşmaktan ileri geldiğini net bir biçimde ifade edelim. Tam da burada aslında tüm yazdıklarımı özetleyen Efendimiz’in (sav) şu mübarek hadisini zikrederek bitirelim. “Diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabiler şaşkınlıkla sorarlar: “Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?” Efendimiz (s.a.v): “Hayır” der. “Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz bir akıntıyla sürüklenen çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.” Bunun üzerine sahabilerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?..”O da buyurdu ki: “Dünya sevgisi ve ölümü sevmemek, ondan nefret etmek.” (Ebû Davud)
Umulur ki öğüt alırız vesselam…
Gannuşi:Aksa Tufanı Nuh tufanı gibi olacak
22.11.2023
İsrail Saldırılarında Türkiye'den 2 Şehit
22.11.2023
Yine fırladılar orta yere | Vahdettin İnce
27.11.2023
Üstün Bol ile Derkenar..
01.11.2023
Ankara'daki STK'lardan Filistin Bildirisi..
02.11.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
STK’lar Sararırsa DERVİŞ ARGUN 24.11.2023
YÜZ YILLIK MUHASEBE ÜSTÜN BOL 04.11.2023
İtaat ve Sadakat Özgürlüğü ATASOY MÜFTÜOĞLU 07.11.2023
Akran Zorbalığı ve Çeteleşme MUHSİN GANİOĞLU 31.10.2023
Nefret Tanrısı Yehova ENES TARIM 03.11.2023