Arapçadan Türkçeye geçen kader, Alın yazısı, yazgı terim olarak kısaca; “Varlıkların ve hadiselerin bütün halleri ve vasıfları ile, sebep ve şartları ile, varlık alemine gelecekleri zaman ve mekânları ile Cenab-Hak tarafından ezelde tayin edilmesine bir tertip ile kaydedilmesi”, “Allah’ın nesneleri ve olayları özellikle bireysel sorumluluk doğuran fiilleri, ezelde planlayıp zamanı gelince yaratması, ortaya çıkarması, görünür hale getirmesi” şeklinde anlamlara gelen bir kelimedir.
Sunni Kelâm Alimlerine göre kader, “Allah’ın ezelden başlayıp ebede kadar bütün nesne ve olayları ezeli ilmiyle bilip belirlemesi” şeklinde tarif etmişlerdir.
Ayrıca Müslüman alimler Allah’ın yarattıklarına ilişkin yapılmış planı ve tabiatın işleyişini gerçekleştirmek için yapılan fiilleri ifade etmek için kaza ve kader kelimelerini kullanırlar. Bu iki kelime İslâm alimleri tarafından farklı şekillerde anlaşılmış olmasından dolayı farklı şekillerde yorumlanarak ifade edilmişlerdir. “Allah’ın bütün nesne ve olayları ezeli ilmiyle önceden bilmesini “kader”, günü ve zamanı gelince de ezeldeki planını uygulayarak gerçekleştirmesi, uygulaya sokmasını ise ‘’kaza’’ olarak tarif etmişlerdir. Selefiyye alimleri ile Maturidi, Şii kelamcıların ekseriyeti bu tanımlamaları kabul edip benimsemişlerdir. Aş’ari kelamcıların çoğunluğu ise bu tanımlamaları tam tersi tanımlayarak, kazaya kader, kadere de kaza anlamını vermişlerdir.
Kader kelimesi Kur’an’da yüzden fazla yerde bazen isim olarak geçerken, bazen de fiil olarak geçer.
Kader hakkında kimi alimlerin tanımı ise şöyledir, ’Varlıkların ve hadiselerin bütün halleri ve vasıfları ile, sebepleri ve şartları ile, haiz olacakları kuvvet ve kabiliyetleri ile, varlık alemine gelecekleri zaman ve mekanlarıyla Cenab-ı Hak tarafından ezelde tayin buyurulması ve bir tertip ile kaydedilmesi’’ şeklinde anlaşılmıştır. Sünni alimlerin büyük çoğunluğu da bu görüştedir denilebilir.
Kimi Alimlerce de kader şöyle tarif edilmiştir; ‘’önceden belirlenmiş olan kader ve insanın cüzi iradesiyle özgür kılınması anlamlarını ifade eder. Kur’an’da kader inancını ifade eden ayetlerin pek çoğu ölçülülük, ölçülü yaratma anlamlarına gelir şeklinde anlamışlardır.
Kimi Alimlerce de kader;
a) ‘’bir şeyin sınırı, mahiyeti’’ demektir derken,
b) kimi alimlerde, ‘’her şeyin var olacağı zaman ve mekânı, hak veya batıl oluş vasfını, onun için gerekecek mükafat ve cezayı belirleyip açıklamaktır.’’ şeklinde tarif eden ve tanımlayan İslâm alimleri de çıkmıştır. Kader hakkında kendisine (Peygamber’e (s.a.v.)) soru sorulduğunda ‘’Hayırda şerde Allah’tandır’’ diyerek fazla teferruata girmemiştir.
Mu’tezili gibi bazı İslami akımlarda kaderi tümden inkâr ederek “insanın hür iradeye sahip olduğunu her fiilini kendisinin yarattığını, Allah’ın insanın fiillerine müdahale etmediğini ve etmeyeceğini, insanı bu hususta tamamen serbest bıraktığı” fikrini savunmuşlardır.
Günümüzde de yukarıda zikredilen farklı görüşlerin aşağı-yukarı hemen hemen hepsi etkinliklerini bir şekilde devam ettirmektedirler. Konuda yoruma müsait olduğu için doğal olarak çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır.
Kur’an’da kader inancına delalet eden en önemli ayetlerden birisi ‘’Gerçekten biz her şeyi bir ölçü ve bir dengede yarattık’’(Kamer Suresi:49) ayetidir. Bu ayeti farklı tefsir eden alimler olmuş, bu nedenle de bu ayet farklı anlaşılmaları doğurmuş ve Müslüman alimler arasında ihtilaf nedeni olmuştur.
İkinci bir ayette; “O, göklerin ve yeryüzünün mülkü kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur, O, her şeyi yaratmış ve yarattığı şeyleri de bir ölçüye göre takdir etmiştir.” (Furkan Suresi:2) ayetidir. Kader inancını ifade eden ve ölçülülük anlamına gelen ayetlerden biri de “Sonra ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim vereniz.” (Mürselat Suresi:23) ayetidir.
Kader inancı İslâm’a sonradan sokulmuş bir mevzuu değildir. Doğrudan Kur’an ve sünnet temeline dayanan bir konudur. Çokta tartışmalı olan bir konudur. İman esaslarından biri ve bu esasların da bir nevi bütünleyicisi ve tamamlayıcısı konumundadır. Kuran’ın genel çerçevesinde kaderle ilgili gruplandırma yaptığımızda kaderle ilgili bütün ayetleri birlikte değerlendirmenin bizleri daha sağlam sonuçlara götürdüğünü/götüreceğini söyleyebiliriz. Âmâ maalesef konumuzun hacmi kitap alacak kadar geniş olduğundan bu kadarı ile yetindik.
Sonuç olarak kaderi Sünni Ulema şöyle tarif etmişlerdir; ‘’ezeli vakitten başlayıp ebediyete kadar olmuş olan ve olacak şeylerin zamanını, yerini ve nasıl olacağının Allah tarafından bilinmesi ‘’Kader’’, Allah’ın daha önce bilip takdir etmiş olduğu bir şeyin zamanının gelmesi durumunda ortaya çıkması ve gerçekleşmesi ise ‘’Kaza’’ olarak tanımlamışlardır. Elbette farklı görüşler ileri süren İslam alimleri de vardır.
Burada tercih tamamen bireysel olarak kişinin kendi iradesiyle inanarak yaptığı veya yapacağı tercihler ile alakalıdır. En iyisini bilen elbette ki Allah’tır.