metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

İran’daki Olaylar “Dış Güçler”in Oyunu mu?

HÜSEYİN SEVİM
30.09.2022

Türkiye’deki Gezi olaylarına ilişkin bugün hala dillendirilen yargılardan bazıları şunlardır: “Gezi’de amaç sadece 3-5 tane ağaç değildi”, “bu bir kalkışmaydı”, “dış güçlerin tezgahıydı”, “provokatörler görev başındaydı”..... vs.

Uzun uzun gezi olaylarını yazacak değilim merak etmeyin ama şu kadarını söylememe de izin verin; sonra İran’a geçelim. Pek çok kişinin de hatırlayacağı üzere Gezi olayları “sönmek” üzereyken bir gece (hatta sabaha karşı) o vakte kadar şiddete tevessül etmemiş insanların kaldığı (içlerinde çoluk çocuk da olan) çadırların “yetkililer marifetiyle” yak(tır)ılması sonucu bir infial tetiklendi  ve olaylar çığırından çıktı. Bundan sonra “vandallar” için de, “provokatörler” için de, “dış güçler” için de şartlar uygun hale geldi. Elbette dış güçlerin “hedef” ülkelerde karışıklıklar planlaması, iktidarlara böyle yöntemlerle ayar vermesi, hatta darbe zeminleri oluşturması beklenmeyecek şeyler değil. Ancak (ciddi bir haklılık gerekçesi olan) bu komplocu yaklaşımın mutlaklaştırılması bizi şu sonuca götürüyor: bir yerde eylem, protesto, halk olayları vesaire varsa bu kesin “dış güçlerin” tezgahıdır. Bence hiç de öyle olması gerekmiyor.

Demem o ki,  var olan eşitsizlikler, adaletsizlikler, baskı ve zulümler de pekala, hiç de dış güçlerin müdahalesini falan gerektirmeden insanları doğal bir şekilde patlama noktasına getirip sokak olaylarına yol açabilir. En kolay kaçış yolu, iktidarların her protestoyu, her itirazı, “dış güçlerin oyunu” diye nitelendirmesidir ve bu bir aldatmacadır!


 Dediğim gibi, elbette dış güçler sever böyle şeyleri; hele hele kendiliğinden başlamış bir toplumsal tepkiden rant devşirmek isterler doğallıkla. Ama doğal bir tepkiyi dış güçlerin oyunu diye nitelemenin de iktidarların sıklıkla ve ustaca başvurduğu “ucuz bir numara” olarak değerlendirdiğimi not edeyim. 


Gelelim İran’a… İran İslam Devrimi gerçekten de Amerikan emperyalizmine başkaldırının haklı gururunu taşıdı uzun süre.

Pek çok ezilen halka cesaret verdi, umut kaynağı oldu. Ancak süreç içerisinde bildik iktidar yozlaşmaları ve kadim İran devlet geleneğinin takiyyeci, pragmatist uygulamaları bu devrimin mazlumlara saçtığı ışığın sönmesini de beraberinde getirdi. “İslam adına” devlet eliyle ibadet dayatmaları da var olan rahatsızlıklara tuz biber oldu. 

Başörtüsü gerçekten de hem sembolik anlamı çok yüksek hem de gündelik hayattaki göz önündeliği bakımından çok önemli bir “tercih”. 

İran devleti epey zamandır ahlak polisi (irşad devriyesi) marifetiyle özellikle başörtüsü konusunda çeşitli yaptırımlar uyguluyor. Hatırlanacağı (hatta unutulamayacağı) üzere bu uygulamanın aynısını 80-90’larda Türkiye’de tersinden yaşamıştık. O zamanlar Türkiye’de “Size başörtüsü taktırmayız” deniyordu; bugün İran’da da “sizi başörtüsüzü gezdirmeyiz” deniyor. Ben arada hiçbir fark göremiyorum. Aynı ilkellik, aynı bağnazlık…


Mahsa Amini bu bağnaz uygulama nedeniyle göz altına alındı ve göz altındayken hayatını kaybetti, ölümü gerçekten de (darp, işkence vb. olmadan) doğal nedenlere bağlı olarak gerçekleşmiş olabilir. Bundan en azından emin olamayız, o nedenle bu konuya girmiyorum. Başörtüsü gibi kadının gündelik hayatında son derece belirgin bir yere sahip olan bir konuda Türkiye’deki ya da İran’daki gibi bir uygulamanın çok ciddi toplumsal rahatsızlıklar doğurup, insanların buna yaygın tepkiler vermesi gerçekten anlaşılamaz bir şey midir? Ya da bu tepkilerin illa da bir dış güç vasıtasıyla tahrik edildiğini söylememiz mi gerekir?

Ya da bir zamanlar Türkiye’de (benim de içinde olduğum) binlerce hatta (meşhur Sultanahmet Mitinginde olduğu gibi) yüzbinlerce insanın bu baskılarla mücadele etmesi, kimi zaman polis ve kanun şiddetine maruz kalması da aslında dış güçlerin tahrikiyle mi olmuştu? Dış güçler bizi yönlendirdiği için mi coplandık, tutuklandık o zamanlar?!

Koskocaman, güçlü bir HAYIR! 

Tekrar söylüyorum, evet dış güçler fırsat kollar ama iktidarlar da bu ihtimali kullanarak her toplumsal tepkiyi “dış güçlerin oyunu” nitelemesiyle şeytanlaştırmayı çok kullanışlı bulurlar. Eminim büyük bir arsızlıkla kullanmaya devam da edecekler. İçimden haykırarak "koktu bu ucuz numara!" demek geçiyor...ama maalesef kokmadı, işe yaramaya devam ediyor.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş