metrika yandex
  • $32.43
  • 34.77
  • GA18240

Hayatı Doğru Yaşamak

AYTEN DURMUŞ
19.04.2023

 

İnsanlığın dünyanın her yerinde kabul gören ortak doğruları, ortak ahlaki ilkeleri vardır. Bunlara ‘evrensel doğrular’ denilmektedir. Doğruluk, dürüstlük, merhamet, şefkat, nezaket, saygı, sözünde durmak, hoşgörü… değerlerdendir. Evrensel ahlak kuralları, kişinin kendisine ve çevresine karşı sorumluluk ve görevlerini belirleyip düzenleyen davranış kurallarıdır. Kişisel ve toplumsal olarak ikiye ayrılır. ‘Hayatı doğru yaşamak’ başlığı altında ele alacağımız ‘doğruluk’, kişisel bir değer olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal bir ahlaki ilkedir.

‘Cümleler doğrudur sen doğru isen / Doğruluk bulunmaz sen eğri isen’ (Yunus Emre) beyti, dünyada bazı değişiklikler isteyen insanın bu değişiklik için nereden başlaması gerektiğini açıklamaktadır: Kendisinden. Bu durumun toplumsal boyutu ise Ra’d 13/11: اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَالٍ / Bir toplumu oluşturanlar kendilerini değiştirinceye kadar, Allah o toplumu değiştirmez’ ilkesiyle ortaya konulur. Bu evrensel ilke çerçevesinde, birey, aile, toplum, devlet ve tüm insanlığın hayatını dönüştürecek şekilde yaşamanın bazı basamakları vardır. Şöyle ki: 1-) Doğru arayış, 2-) Doğru düşünme, 3-) Doğru inanç, 4-) Doğru yönelim, 5-) Doğru konuşma, 6-) Doğru eylem, 7-) Doğru anlama, 8-) Doğru adanma, 9-) Doğru anlatma

1-) Doğru arayış: Bu bir amaç arayışıdır. Amaç, insanı eyleme geçmeye yönlendiren en önemli etkendir. Amacı olmayan kişinin hareketi ancak hayvanlarla ortaklaştığı içgüdülerin tatmini düzeyinde söz konusudur. İnsan, hayvanlarla ortaklaştığı yeme-içme, çiftleşmeden ibaret fiziksel gereksinimlerinin üzerine çıkarak anlamlı amaçlara yöneldiği takdirde üstün insan olmak yürüyüşüne bir başlangıç yapabilir.

2-) Doğru düşünme: İnsan beş duyusu temelinde algıladıkları ve öğrendikleri aracılığıyla düşünebilir. Algılanan her varlığın ‘1. Adı, 2. Zihindeki varlığı, 3. Gerçeği’ olmak üzere üç var olma boyutu vardır. Bunlarla düşünme gerçekleşir. Sözlü iletişim, bu üç boyutun anlamını ortak kelimelerle paylaşan kişiler arasında söz konusu olabilir. Kişi, bildiklerini düşünme sürecinde varlıkların üç boyutunu göz önünde bulundurursa daha doğru ve sağlam düşüncelere ulaşması mümkün olur. 

3-) Doğru inanç: İnanç, insanları insan etmek için düzelten, arıtan, tamamlayan bir ilahi merhemdir. İnsanların çoğu bireysel yanlış ve eksikliklerini düzeltmek yerine, bunları bir gün birinin kaldırıp hepsini ortaya çıkaracağı bir halının altına süpürmeyi tercih ederler. Kendi gerçeğini halının altına süpürerek gizlemeyi adet edinenler, er geç olmak istedikleri yerlerden süpürüleceklerdir. İnsanın zihnini dolduran tüm sesler kesildikten sonra ‘vicdan-kalp-gönül-akıl mahkemesi’ ortaya çıkar ve yargılama sürecini başlatır. Doğruluk ilkesine sahip hiç kimse kendi mahkemesinden kaçabilme imkânına sahip değildir. Bu mahkeme baskılanmadığı sürece kararı âdil olacaktır. Ancak kim kendi iç mahkemesini baskılarsa bilsin ki adaletin terazisinde, terazinin boş kefesi yüksektir tıpkı meyvesiz dallar gibi. İnsan kendi mahkemesinin âdil olmasına dikkat ederse fıtri iç sesini duyacak ve bu ses onu doğru inanca yönlendirecektir. 

4-) Doğru yönelim: Yanlışların kolayca fark edilmeyeceğini sanmak bir yanılgıdır. Çünkü her yanlış, her zaman daha büyük bir yanlışa gebedir. Bir davranışın yanlış olduğunu ilk haykıran da her insanın kendi iç sesidir. Kişilik sahibi kimseler, o iç sesi duymaya ve onu susturmamaya, her zaman özen göstermişlerdir. Evini, arabasını, çevresini hatta eşini değiştirerek kendini değiştirebileceğini sanan kimseler vardır. Oysa bu bir yanılgıdır çünkü kişi ancak kendi iç dünyasını değiştirirse kendisinde gerçekçi bir değişim oluşturmuş olur. Bu da ancak doğruya doğru şekilde yönelmekle mümkündür.

5-) Doğru konuşma: Sözün doğruluğu için özün doğru olması gereklidir. Bu önemli niteliğin kaybedilmesi, toplumun temel değerlerinin yitirilmesine, insanlar arası güvenin kaybolmasına, toplumu bir arada tutan bağların erimesine neden olur. Bu önemli yanlış, önce insanların kendilerine yalan söylemeleriyle başlar, sonra aile bireylerine, toplum hayatı içinde iletişimde bulunulan kişilere doğru sürer gider. İnsan doğruluk dilini önce kendisi için ilke edinmeli sonra da içinde yaşadığı toplumuyla iletişimde bu dili en iyi şekilde kullanmaya çalışmalıdır. Bu onun, sözüne güvenilen, sözüne değer verilen bir kişi olmasını sağlayacaktır.

6-) Doğru eylem: Dürüstlük doğru kişilerin eylemlerini tanımlar. Böyle kişilerin yaşam boyunca atacakları her adımda doğruluğu esas almaları, onların kendi kişiliklerine duydukları saygının göstergesidir. Böyle kimseler, yaşanan zaman ve mekâna bir değer kattıkları gibi ömürleri de hayatlarından daha uzun olur. Eylemini sorgulamaya yanaşmayanlar, kendilerini her zaman en doğru görürler. Tevazu perdesiyle örtülmüş kendilerinden büyük burunları yüzünden kendi hakikatlerini göremeyen kibirli kimseler, yaşadıkça değişmeye ve daha iyi olmaya yanaşmazlar çünkü kendilerini o kadar beğenirler ki nelerini değiştireceklerdir­? Bunların soyut bedenlerini Yasin 36/8 ayeti şöyle tanımlar: اِنَّا جَعَلْنَا ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْ اَغْلَالًا فَهِيَ اِلَى الْاَذْقَانِ فَهُمْ مُقْمَحُونَ: ‘Biz, onların boyunlarına, çenelerine dayanan tasmalar geçirdik, bu yüzden başları yukarı kalkıktır.’ Oysa insan ‘Kul kusur işler Sultan bağışlar’ diyerek türkülere kadar giren Allah’ın affına sığınır, yanlış yapabileceğini mümkün görürse kendi tekamülünü kesintiye uğratmadan sürdürebilir. 

7-) Doğru anlama: Temel değerlerimizi korumanın ne kadar önemli olduğunun pekçok kişi ve kurum farkına vardı. Pek çok kişi, kurum ve kuruluş, temel değerleri benimsetmek, özümsetmek ve içselleştirilmesini sağlamak; bu değerlere sahip olmanın insanın fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerinde ne kadar etkili olduğunu ortaya koymak için uğraş vermekteler. İnsan ve toplum ‘tavuk ve yumurta’ gibidir, birbirini doğurur. Bu anlaşıldığında ‘çevre, kişilik oluşumu ve yaşam’ arasındaki ilgi de anlaşılmış olur. Bu durum anlaşıldığında, insan kişiliğinin korumasının da oluşturulması kadar önemli olduğu anlaşılmış olur. Bu da kişinin kendisini ‘yanlış ve zararlı olan ne varsa/ insan ve cin şeytanlarından’ korumasını sağlar.

8- ) Doğru adanma: Doğru adanmanın temelinde, kişiliğini oluşturan insanların ‘BİZ’ demeyi öğrenmesi yatmaktadır.Uzun süredir bireyleşmesi öğretilen insanımız, bireyselleşerek mutlu olamadığının farkına vardı; ‘BEN’ demek insanın özünü huzura erdiremedi, yüzünü güldüremedi. Çünkü insan ancak ‘BİZ’ dediği bir ortamda kendini tamamlayabiliyordu. Bu tamamlanmak, -kişi istediği takdirde- onu olgun-üstün bir kişi haline getirme imkânına da sahiptir.

9-) Doğru anlatma: Bir doğruyu, doğru olarak bilmek, doğru anlatabilmenin temelidir ancak kendisi değildir. Doğruyu anlatabilmenin doğru yöntemleri de olmalıdır. Çünkü herkesçe bilindiği gibi nice doğrular, yanlış anlatımlar nedeniyle amacına ulaşmadığı gibi hatta bazen muhatabı anlatılan doğrunun tam karşısına geçirmektedir. İşte bu nedenle ‘doğru anlatma’, bilmekten sonra ayrı bir yetenek ve yeterlilik gerektiren yeni bir süreçtir. İnsan bu bilince sahip olursa ‘doğruyu anlatma’ işinin ehil olanlar tarafından yapılması gerektiğine en azından taraf olduğu doğruyu kendi zararından koruyacak bilince sahip olur.

Çok öz ve özet olarak ele almaya çalıştığımız bu ilkelerin oluşturduğu temel üzerinde -eğer kişi isterse- dosdoğru bir hayat yaşamak mümkün olabilir. 

 

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Naciye kaya | 23.04.2023 11:04
Tüm dünyanın ihtiyacı olan ahlaki değerleri sıralayan kaleminize kuvvet .saygılar .
Ahmet YAHYA | 20.04.2023 04:33
Hocam yine teşekkürler.Rabbim ilminiz,gayretinizi,hizmetinizi,başarınızı ziyade eylesin