İnsanlarla sohbet ederken mesleğimi bilen muhataplarım çoğunlukla konuyu er ya da geç psikolojiye getirirler. Bu alanda bazen soru sorar bazen de istişare etmek isterler. Elimden geldiğince ve bilgim yettiğince yardımcı olmaya çalışırım. En çok muhatap olduğum sorulardan biri ise “hocam psikolojimin bozuk olduğunu nasıl anlarım?” sorusudur. Soruyu soran genellikle bazı problemler yaşıyordur ve aşamadığını hissettiği için psikolojik bir problemi olup olmadığını merak eder.
Öncelikle psikolojik olarak sorun yaşamak ile psikolojik olarak hasta olmak arasında ciddi bir fark olduğunu bilmek gerekir. Psikolojik manada hasta olan insanlar psikolojilerinin bozuk olduğunu -en azından başlangıçta- asla kabul etmezler ve asıl hasta olanın onu hasta olmakla suçlayan çevresindeki insanlar olduğuna yürekten inanır. Bundan dolayı eğer “psikolojim mi bozuk acaba?” diye sorabiliyorsanız büyük ihtimalle psikolojik olarak hasta değilsinizdir. Ancak bu durum psikolojik sorunlar yaşamayacağınız anlamına gelmez. Evet, hasta olmayabilirsiniz ama sağlıklı insanlar da bazen gerek dâhili (iç) gerekse de harici (dış) etkenlerden dolayı aşamadığı sorunlar yaşayabilir ve bu da onların hayatlarını anlamlı ve huzurlu bir biçimde yaşamalarına engel olabilir. Zaten psikolojik danışma sürecinin de temel muhatabı sağlıklı insandır. Hasta birey ise genelde psikiyatrik tedavi ve psikolojik danışmayı beraber almalıdır.
Hal böyleyken zaman zaman yaşadığımız ve aşamadığımız problemlere maruz kaldığımızda psikolojimizin bozulduğunu nasıl anlarız? Bu soruyu cevaplamadan hemen önce “psikolojinin bozulması” tabiriyle neyi kast ettiğimizi açıklayalım. Birçok farklı tanımı olsa da bu tabiri ben “dengenin uzun zaman sağlanamaması” olarak anlamayı tercih ediyorum. Yani sorun ya da sorunlar uzun zaman, her türlü çabaya rağmen aşılamayıp artık günlük hayatı ve sorumlulukları tehdit ediyorsa burada psikolojik bir problemden bahsedilebilir. Uzun zamanın net bir süresi yoktur. Zira her birey ve her problemin kendine ait dinamikleri vardır ve süre de buna göre değişir. Ancak 3 ay önemli bir eşiktir. Bu ayrıntıyı açıkladıktan sonra gelelim esas konumuza.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hoca’nın sorumuza cevap niteliğinde güzel bir izahını detaylandırarak yazmak istiyorum. Psikolojik sağlığımız dört alanın istikrarlı bir şekilde kendi içlerinde ve birbirleri arasında uyumlu olmasına bağlıdır. Bu alanlar kendimizle barışık olmayı, ailemizle barışık olmayı, sosyal çevreyle barışık olmayı ve meslek hayatımızla barışık olmayı kapsar. Birey, bu dört alanda istikrarlı bir barışı tesis edebilirse psikolojik açıdan sağlıklı demektir. Ancak bu alanların herhangi birinde barışıklık halini sağlayamazsa bu durum yukarıda belirttiğimiz psikolojik sorunlara neden olabilir. Herhangi bir alanda başlayan barışık olmama hali aşılamazsa bu zamanla diğer alanlara da sirayet edip alanlar arası uyumu bozarak dengesizliğe neden olur. Bu durum çözüme kavuşmayıp uzun bir süre devam ederse günlük hayatımızı anlamlı bir şekilde yaşayamamak ve sorumluluklarımızı yerine getirememekle karşı karşıya kalabiliriz.
Bu durumda psikolojik yardım sürecine ne kadar erken başlanırsa çözümü o kadar kolay olur. Örneğin meslek hayatımızda yaşamaya başladığımız bir mobbing/yıldırma süreci var ve bu henüz sadece iş yeriyle sınırlı kaldığı için diğer alanlar için sorun olmuyor gibi görünüyor. Ancak bu durum uzun bir süre aşılamadığı takdirde kendi iç dünyamızda içe kapanıklığa, benlik saygısında düşüşe, öfke kontrol problemleri gibi diğer alanları da tehdit edecek problemlere neden olabilir. Haliyle bu kendimizle, ailemizle ve sosyal çevreyle olan uyumumuzu da bozacaktır. İnsan psikolojisinde birbirinden bağımsız ve etkilenmeyen herhangi bir alan/parça yoktur. Bu dört alan her an birbiriyle ilişki halindedir ve birbirlerini olumlu ya da olumsuz manada etkilerler. Bu dinamik ilişki sürecinde temel başlangıç alanı “ben” alanı ve ardından “aile” alanıdır. Bu iki alan diğer alanlardan daha önce gelişir ve daha önceliklidir. Bu iki alanda farkındalığımız ve güç kaynaklarımız yeterince varsa diğer iki alanla uyum ve barışıklık daha kolay ve kuvvetli olur. Son tahlilde ise psikolojik sağlamlığımız artar ve sağlıklı bir psikolojiye sahip olmuş oluruz.
Şimdi kendimize bu dört alanda ne durumda olduğumuzu soralım. Belki bir ölçeklendirme ile cevaplamak daha kolay olur. Mesela kendiniz ile barışıklığınıza 0-100 puan arasında kaç puan verirsiniz? Bu soruyu diğer üç alan için de sorun. Ardından bu dört alanın kendi aralarındaki uyumuna kaç puan verirsiniz? Çıkan tabloda tatmin edici puanın kaç olabileceğini düşünün ve o puanın altındaysanız puanı nasıl arttırabileceğinizi düşünün. Bu süreçte ailenizle ve çevrenizle de istişare edebilirsiniz. Tüm puanlama ve çözüm önerilerinizi kâğıda dökmeniz size büyük bir veri kaynağı sağlar. Bu çalışmada kendinizden, ailenizden ya da çevrenizden yeterli yardımı alamadığınızı düşünüyorsanız bir uzman yardımı da alabilirsiniz. Böylelikle psikolojik sağlığınız hakkında daha gerçekçi cevaplar bulabilirsiniz.
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tel Aviv'de operasyon
01.10.2024
İran, İsrail'i Vurdu
01.10.2024
Husiler, ABD SİHA'sını düşürdü
01.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
Allah Var! Gam Yok! AHMET SEMİH TORUN 01.10.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024