Eşref Edip, Türkiye’de İslamcılık düşüncesinin en önemli temsilcilerinden biridir. Dönemin İslamcı çevreleri arasında bulunan yazar, hem yazdığı dergilerde, hem de kitaplarda İslamcı akımın düşüncelerini ifade etmiştir. Bu anlamda O’nun, Türkiye modernleşmesinin önemli taşıyıcı ayaklarından biri olarak tasarlanan Köy Enstitüleri hakkındaki değerlendirmeleri önemlidir. Bu değerlendirmeler, dönemin koşulları içinde, İslamcı akımın Köy Enstitülerine nasıl baktığının belirlenmesi açısından çok önemli veriler sunmaktadır.
Eşref Edip “Sırat-ı Müstakım” ve “Sebiliürreşad” dergilerinde, İttihat ve Terakki’ye karşı İslam Birliği düşüncesini savundu. İstiklal Savaşı döneminde yakın arkadaşı Mehmet Akif’le birlikte, İstiklal Savaşına destek verdi. Daha sonra Batılılaşma taraftarlarıyla fikri mücadeleye girişti. İstiklal Mahkemesinde yargılandı ve yayınladığı derginin faaliyetlerine son vermesi karşılığında serbest bırakıldı. “Kara Kitap” adlı eseri hayatının sonlarına doğru yayınlayan yazar, 1971 tarihinde vefat etti. (Daha geniş bilgi için TDV İslam Ansiklopedisinin ilgili maddesine bakılabilir)
Tarihsel olayları doğru değerlendirmenin bir yöntemi de, olayın yaşandığı dönemde ortaya çıkan farklı değerlendirmeler ve eleştirileri dikkate almak, yapılan eleştirileri gözden kaçırmamaktır. Böylece aynı olayı farklı yönden değerlendirmelere tanık olan zihnimiz, daha gerçekçi değerlendirmeler yapabilecektir. Aksi takdirde tek yönlü seçmeci düşüncenin esiri olmaktan zihnimizi koruyamayız.
Köy Enstitüleri, kurulduğu zamandan kapatıldığı döneme kadar, seçmeci değerlendirmelerin konusu olmuştur. Bunun en önemli nedeni, konunun bilimsel olmaktan ziyade ideolojik zeminde tartışılmasıdır.
Sol ulusalcılar tarafından bir eğitim devrimi olarak resmedilen "Köy Enstitüleri" , O zamanlar Muhafazakar -dindar aydınlar tarafından nasıl değerlendiriyordu? (Değerlendirmeler Mehmet Akif Ersoy'un yakın arkadaşı olan Eşref Edip tarafından "Kara Kitap" adlı eserinde yapılmıştır.) Kuşkusuz bu eleştirileri dikkate almak konunun tek yönlü değerlendirilmesinden kaynaklanan hataları önleyecektir.
Eşref Edip, Köy Enstitüleri hakkındaki eleştirilerini şöyle sıralıyor:
"1-Dinsizlik ve ahlaksızlık merkezleri olan Köy Enstitüleri,devlet parasıyla çıkarılan "Köy Enstitüleri Dergisi" komünist fikirlerle,dinsizlik propagandalarıyla dolu idi. Askerlik hizmeti bile kötüleniyordu.Komünist olmayanlar cahil olarak gösteriliyordu.
2- "Bizim Köy " dergisindeki komünistliği metheden yazıları öğretmenler hazırlıyor,öğrenciler yazıyormuş gibi gösteriliyordu. Yalancılık, sahtekarlık Köy Enstitüsünde karargah kurmuştu.
3- Gizli Komünist partisinin teşkilatına mensup olanların "Hasanoğlan" Köy Enstitüsünde geniş bir suretle faaliyet ve rezaletlerde bulunduğu emniyetçe resmen tespit edilmişti.
4- Öğretmenler öğrencilere tecavüz ederlerdi. Adliyenin müdahalesiyle bazıları evlenmek zorunda kaldılar.
5-Okullarda din derslerini kaldıran,din müesseselerini kapatıp 40bin talebesini sokağa döken halkçılar, ,müslüman halkın mukaddesatını, ahlak ve adabını yıkıp kendi akidelerini kendi sapık zihniyet ve ideolojilerini yerleştirmek için, devlet hazinesinden oluk oluk milyonları bu ahlak ve iffet mezbahası olan batakhanelere döktüler.
5- Kendileriyle münasebet kurmayı reddeden kız öğrenciler tehdit ediliyor,hatta bıçaklanıyordu.
6-İlkokullar Umum Müdürü İsmail Hakkı Tonguç,bu enstitülere sık sık gider, içkili danslı ziyafetler verilir,kız öğrenciler sakilik ederlerdi.
7- Hasanoğlan Köy Enstitüsü bilhassa komünist yatağı merkezi idi. Burada yetişen komünistler diğer Köy Enstitülerine yardımcı olarak gönderilirdi. Bu suretle komünizm sahası genişletiliyordu.
8-Türk Tarihi, barbarlık hikayesi olarak gösteriliyor, Türklerin dini akideleriyle, örf ve adetleriyle alay ediliyordu. Bu suretle Milli ruh öldürülüyordu.
8-Halkçıların maarif vekili bütün bu rezaletleri biliyor, bile bile bu işleri işletiyorlardı. Oluk oluk milyonları,bu batakhanelere, bu komünist yuvalarına döküyorlardı. Milliyetçi öğretmenlere karşı daima komünist öğretmenler tercih ve himaye ediliyordu. Bu suretle Müslüman Türk evlatları zehirleniyor dinden, imandan,ahlak ve iffetten mahrum olarak yetiştiriyorlardı.
9-Köy Enstitüsü öğretmenlerinden bir kadın bazı öğrencileriyle birlikte bir köyü ziyarete gittiklerinde "Allah ile Devlet olmazsa bütün insanlık saadete kavuşacak " diye bağırmıştı.Devlet olarak dünyada sadece Rusya'nın kalmasını istediği anlaşılıyordu.
10- Bir erkek öğretmenle bir erkek öğrencinin aynı kızla münasebette bulunmaları yüzünden çıkan kavgalara idare karışmaz seyirci kalırdı."
Kuşkusuz yapılan eleştirilerin tümünü doğru saymak doğru bir yaklaşım değildir. Ancak görünen o ki, Köy Enstitüleri eğitim kapsamında değil, ideolojik kapsamda değerlendirilmişlerdir. Çünkü Köy Enstitülerinin amacı, eğitim kalitesini yükseltmekten çok, eğitimi gelenek ve dinden arındırarak gerçekleştirmektir. Bu açıdan Köy Enstitülerinin haftalık ders programına bakmak bile yeterlidir. Bu programda dini eğitimle ilgili hiçbir ders yoktur. Programda yer alan Ahlak ile ilgili ders ise dinden tamamen arındırılmış ve deist bir anlayışla ele alınmıştır. Kuşkusuz hedeflenen laik eğitim, eğitim alanının dini değerlerden arındırılarak yeniden yapılandırılmasını içeriyordu. Köy Enstitüsü etrafında yaşanan tartışmaların odak noktası da budur.
Köy Enstitüleri, Türkiye modernleşmesinin taşıyıcı araçlarından biri olarak düşünülmüş ve bu doğrultuda faaliyet göstermiştir. Türkiye modernleşmesinin pozitivist, evrimci ve ilerlemeci anlayışı burada uygulamaya konmuştur. Eğitimi din ve geleneksel değerlerden kopararak seküler bir zemine oturtmak amacını güden bu yapılar, muhafazakar dindar yazar ve siyasilerin tepkisini çekmiştir.
Aslına bakılırsa sorun, Türkiye modernleşmesinin elitist ve bürokratik karakterinin ortaya koymak istediği seküler toplum tasarımına bir tepkidir. Bugün ulusalcı Kemalistler ile Muhafazakar dindar halk kitleleri arasında yaşanan tartışmaların eğitim odağını Köy Enstitüleri oluşturmaktadır. Türkiye modernleşmesi, Köy enstitülerini dini eğitimin yer almadığı laik-seküler yapılar olarak düşünmüştü. Bu haliyle sorun “Türkiye nedir” sorusuyla birebir bağlantılıdır. Sorunun kökeni, “Türkiye nedir” sorusuna ortak bir cevap veremeyişimizin doğurduğu gerilimdir. Bugün de yaşanan tartışmaların kökeninde bu sorun yatmaktadır. Köy Enstitüleri tartışmasında görüldüğü gibi, zihinsel bölünme sürdüğü müddetçe tartışmalar devam edecektir. Toplumsal çoğulculuğu ihmal ederek girişilen türdeşleşme ideolojileri, ötekini yok saymakla sonuçlanmaktadır. Türkiye’nin modernleşme serüveni laiklik ve milliyetçilik temelinde bir türdeşleşmeye işaret etmektedir. Türkiye’nin siyaset ve toplumsal alanda yaşadığı bütün tartışmalar be türdeşleşme siyasetine verilen tepkilerle ilgilidir.
Ebu Ubeyde: Nasrallah'ın yasını tutuyoruz
28.09.2024
HİZBULLAH'IN FİLİSTİN SINAVI | HAZIM KORAL
28.09.2024
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024