İslam dünyasının en büyük ve önemli sorunlarından biri de cemaatçilik yapılanmasıdır. Bu yapılanma sadece bir cemaat veya örgüt içinde kalmamakta, toplumun tüm kanallarına sızarak bütün yapılanmasını etkilemektedir. Toplumsal yaşamdan ekonomiye, siyasal yaşamdan dine sorgulamayan, eleştirmeyen, akletmeyen, sadece itaat eden bir ilişkiler ağı oluşmaktadır. Böyle bir toplumda eleştirme ve hesap sorma kültürü de ortadan kalkmaktadır. Şeyh ve mürit arasındaki mutlak itaat yapılanması, son tahlilde hastalıklı bir toplum yapısına işaret etmektedir.
Cemaatçinin kendine özgü bir dini kavrama sistemi ve yorumu vardır. Bu yorum onu diğer cemaatlerden farklılaştırarak ayrıştırır. Bu farklılık onun toplumsal alanda işlev göreceği kültürü üretir. Kendini bu kültür içerisinde var ederek toplumsal ilişkilerini sürdürür.
Her cemaat mensubu cemaatçi, kendi gurubunu kurtuluşa ermiş tek grup olarak görür. Cemaat mensubu ne kadar silikleşir, itaat ederse o kadar makbul biri olacağının bilincindedir. Cemaatçinin gözünde cemaat lideri karşılaşılan bütün zorlukları aşan bir basirete ve derinliğe sahiptir.
Cemaatçi kendini, cemaatin içinde gömülü bir iletişimsizliğe mahkum eder. Öte yandan cemaatçi yapılanma, bu dini iletişimsizliği onaylayacak bir din yorumu üretmiştir. Dolayısıyla İslami epistemoloji parçalanmadan ve yeniden tanımlanmadan cemaatin dini yorumuna alan açmak kolay değildir. Bundan dolayı her cemaat, dinin kavramları semantik müdahale yaparak yeniden tanımlar.
Cemaatçinin, cemaat liderinin fetişleştirilmesi kaçınılmazdır. Onun hayatını kolaylaştırması için üstün güçleri olan, gölgesine sığınacağı bir otoriteye ihtiyacı vardır. Üstün özellikleri ve metafizik güçleri olmayan bir cemaat liderini izlemenin rasyonel karşılığı yoktur. En büyük motivasyon kaynağı ise cemaat liderinin şefaat yetkisidir.
"Gassalın önünde meyyit gibi olma" anlayışı, cemaat mensubunun kişiliğini oldukça silikleştirir. Tek ve en önemli gerçek cemaatin amaçlarıdır. Cemaatçi, kendini üstün kılacak özellik sorgulamadan yüklenen görevi yerine getirmektir.
Sorgulamamak ve mutlak itaat düşüncesi, cemaatçinin gözünde, cemaat liderlerini kutsal kişilikler haline getirir. Cemaatçinin sürekli kendine güvenlik alanı oluşturacak bir ikilime ihtiyacı vardır. Bunun siyasete yansıması da benzerdir. Cemaatçi şeyhini eleştiremediği gibi, onun işaret ettiği ve desteklenmesini istediği parti liderinin görüşlerini de eleştirilemez. Alınan kararı içine sindiremezse de bir hikmetinin bulunduğuna emindir. Eleştirmek için içinde bulunduğu cemaatten ayrılıp başka bir cemaatin içine girmeye ihtiyaç vardır. Cemaatçinin bu riski alacak kapasitesi ve bilgi birikimi yoktur. Bu yapı Türkiye siyasetine de aynen yansımış durumdadır. Parti liderleri de mensuplarından itaat bekler. Bu tür yapılarda liyakat değil sadakat ön plandadır. Liyakat ve yeterlilik bu yapılanmada kolaylıkla ihmal edilen ilkelerdir.
Türkiye'deki otoriter siyasal kültürün dayandığı epistemoloji cemaatçi geleneğe yaslanır. Parti içi disiplin dediğimiz şey aslında farklı fikirlere karşı cemaati bir arada tutma anlayışının ifadesidir. Cemaatçi, cemaatine bütün varlığı ile bağlandığı gibi partisine de aynı sadakla bağlanır.
Cemaatçi, itaatkarlığı, tembelliği, muhafazakarlığı, değişim karşıtlığını meşrulaştıran bir işleve sahip yapı içinde bulur kendini. Burada siyasete karışmama söyleminin arka planında toplumsal sorunlara ilgisizliği meşrulaştıran bir yapı vardır.
Cemaatçinin nasıl bir siyasal tavır takınacağı, kendini adadığı cemaat liderine bağlıdır. Cemaat liderinin karizması diğer konularda olduğu gibi bu konuda da belirleyicidir. Cemaatçi mensubu bu tavrı benimsemese de, bir hikmeti vardır diyerek karara uymak zorunda hisseder kendini. Bu da partileri fanatik birer militan yapılanması haline getirir.
" Her şeyi bilen cemaat lideri anlayışı, kişileri her türlü sorgulamadan uzak tutar. Sorgulamadan uzak bağlılık, onları yüceltip benzersizleştirir, böylece kendilerine yabancılaştırır. Her cemaat mensubu, dünyayı kendi liderinden, onun söylediklerinden, yaptıklarından ve yazdıklarından ibaret sayar." (Türkiye'de Sekülerleşme, Kadriye Durmuşoğlu, Büyüyenay y, s; 343)
Burada cemaatin dini veya seküler olması olayı değiştirmez. Bu anlamda İsmailağa cemaati ile Kemalistler arasında fark yoktur. Fark liderlerine yükledikleri ideolojiden kaynaklanıyor. Lideri izleme, büyüklüğü, yol göstericiliği ikisinde de aynıdır. Her ikisinde de lidere insanı aşan metafizik bir değer yüklenir. Her ikisinde de lider, kurtarıcıdır.
Cemaatçi, ister dini, isterse seküler bir örgüt içinde bulunsun davranışı, dünyayı algılama biçimi değişmez.
Cemaatçinin bütün amacı toplumsal yapıda kendine cemaatine alan açmaktır. Bu yüzden onun birincil rakibi, bu rekabette önünü tıkayan, diğer cemaat veya örgütlerdir. Çünkü cemaatçi bu yapılanma olmadan ayakta duracak, kendini gerçekleştirecek iradeye sahip değildir.
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Muhittin Özdemir vefat etti
02.08.2022
Paylaşma ve körlük / Ümit Aktaş
03.08.2022
Keskin Bir Elveda / M. Mücahid SAĞMAN
07.08.2022
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Sabır Üzerine Güzelleme-18/Abdulaziz Tantik
24.07.2022
Mesajı Anlamamak Bir Özürdür Enes TARIM 01.08.2022
Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 03.08.2022
TÜRKiYE GÖRÜNÜM Vedat KAHYALAR 04.08.2022
Orta Asya'da diplomasi atağı Mehmet BEYHAN 04.08.2022
Ankara Siyaha Karşı.. Mehmet Yavuz AY 23.07.2022
Gül Yetiştiren Adam Ali KADERCAN 30.07.2022
Düşüncesiz Hayatlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 14.07.2022
Ey Kavmim! Yusuf YAVUZYILMAZ 24.07.2022
"Ben Bir İnsanım" Ya Siz? Kadir ÇİÇEK 23.07.2022