metrika yandex
  • $38.48
  • 43.63
  • GA29200

Can Avar -2-

FEYZULLAH AKDAĞ
03.03.2025

Çayın dibini gördüğünü anlayınca usulca bardağı elinden bıraktı Emine. Gözyaşlarını da sildikten sonra nispeten durulmuştu. Mustafa Hoca ortamdaki sessizliğin de iyileştirici olduğunu bildiği için sırf ortam şenlensin diye sessizliği bozmadı. Sessizlik iyiydi. Hele ki Emine gibiler için yargılanmadan dinlenilmek gibisi olamazdı. Dinleyecekti onu Mustafa…

Emine ise başta bu sessizlikten biraz ürkmüştü. Hatta Mustafa Bey’in konuşmadığını görünce başka konulardan konuşacak oldu. Ama Mustafa ile göz göze gelince bu sessizliğin Mustafa’nın kontrolünde olduğunu anlamıştı. Normalde şuan tam olarak Mustafa’nın kendisine tavsiye vermesi gerekirdi ya da onu teselli etmesi lazımdı ama o da gelmiyordu Mustafa’dan. Emine biraz kasılmıştı. Ama bu “ilgili sessizlik” yavaştan kuşatmıştı benliğini ve yüreğinden zihnine doğru bir rahatlama, gevşeme başlamıştı. Evet, Mustafa’nın amacı öğüt vermek, teselli etmek, avutmak değildi. Mustafa, Emine’yi yargılamadan sadece ve sadece dinlemek istiyordu. Emine buna çok yabancıydı ama aradığı şeyin de tam da bu olduğunu anlamıştı.

  • Eşeklik ettim evet. Aşk denen şeyi abarttım. Her derde merhem sandım. Kandım ama pişmanım şimdi. İki oğlum bir kızım ve bir de aşkım dediğim bir sorumsuzla yaşamaya çalışıyorum. Evlere gündeliğe başladım. Belim artık tutmuyor. Nevzat ise her Allah’ın günü kahvehanede kumar oynuyor. Anam ben ilk çocuğuma hamileyken rahmetli oldu. Benim başımda hala kavak yelleri estiği için “beni istemeyeni ben hiç istemem” diyerek anacığımın cenazesine bile gitmedim.
  • Perişan ve pişmansın.
  • Perişan ve pişmanım. Perişan ve pişman…

Şaştı kendine Emine, bunu itiraf etmek yıllarını aldı. Ama ağzından çıktığı anda bağrındaki ateşin hafiflediğini hissetti. Dahası kendini daha güçlü de hissetmeye başlamıştı. Bugün Emine kendini tanıyamıyordu. Ya da ilk defa kendini tanımaya başlamıştı… Perişanlığını ve pişmanlığını başkası değil kendisi itiraf etti ve bunu kabul etti. Bu büyük bir adımdı onun için. Kabullenmek çözümün ilk safhasıydı çünkü. Meğer bugüne kadar Emine kabullenemiyordu ve tüm suçu Nevzat’a, çocuklarına, anne babasına atıyordu. Herkesin bir payı vardı elbet ama asıl çuvallayan kendisiydi kararı veren ve sonuçlarına da katlanacak olan kendisiydi. Mustafa ona bu gerçeği sessizlik, ilgi, yargılamama ve iki kelimeyle fark ettirmişti.

  • Peki, nereden başlayayım hocam?
  • En çok ihmal ettiğin kişiden başlamaya ne dersin?
  • Kim ki o?

Mustafa hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Anlamıştı Emine en çok ihmal ettiği kişi, kendisiydi. Kendisiyle yüzleşmesi gerektiği kadar dinlemesi de gerekiyordu. Halının altına çok şey süpürmüştü şimdiye kadar, kendine dönecekti anlamaya çalışacaktı.

  • Peki, Can için ne dersiniz hocam?
  • Kendinle iletişimini düzelttikçe Can ve diğer evlatlarınla da düzelteceksin. Ama unutma yıllardır yaşadığın sıkıntıyı bugünden yarına şak diye çözemezsin. Küçük adımlarla, yavaşça ama sürekli ileri… Mesela Can’a en çok kızdığın konu nedir?
  • Sormaya ne hacet hocam tabi ki okuldaki hareketleri.
  • Peki, Can’ın yaptığı hiç mi doğru bir şey yok?

Şöyle bir düşündü Emine hazırlıksız yakalanmıştı bu soruya. Bu çocuk hepten mi kötüydü hiç mi yaptığı iyi, doğru bir şeyi yoktu? Birden yüzü aydınlandı Emine’nin.

  • Hocam babası eve sarhoş geldiğinde diğer çocuklarım korkup yataklarına çekilirken Can yanıma gelir Nevzat’ı ayıltmama yardım eder. Bense Nevzat’a olan hıncımı ona bağırarak çıkarırım. Sesini etmez sonuna kadar yardım eder bana.

Yine yaşlar hücum etmişti gözüne.

  • Canım evladım… Meğer bana acırmış da yanıma gelir yardım edermiş. Bense…
  • Sana neden öyle baktığını biraz anladım galiba.
  • Hak etmişim hocam. Daha beterini hak ediyorum.
  • Emine Hanım. Bakın bugün birçok şeyi fark ettiniz. Ve nefes alıyorsanız değiştirmek için fırsatınız da var demektir. Bugünden itibaren Can’ın yapamadıklarına değil, doğru yaptıklarına odaklanın. Ona ve diğer evlatlarınıza olan sevginizi açık açık belli edin. Onlarla konuşmaktan dertleşmekten çekinmeyin. Can’ın okulu ikinci planda olsun şimdilik. Önceliğiniz onunla olan paslanmış sevgi kanallarınızı temizlemek olsun.
  • Vallahi haklısınız hocam. Ben çocuklarıma en son ne zaman sarıldığımı dahi hatırlamıyorum. Allah sizden razı olsun bana öyle şeyler fark ettirdiniz ki düştüğüm kör kuyudan bana ip sarkıttınız resmen.
  • Eh, artık ipe tırmanmak senin azmine ve kararlılığına kalmış.
  • Evet, hocam artık asıl canavarın kim olduğunu anladım. Şimdi izninizle gecikmiş bir randevum var.
  • Tabi, müsaade sizin. Bu cesaretinizi tebrik ederim. Her zaman sizi dinlemeye hazır olduğumu unutmayın.

Derin bir minnetle ve birkaç damla gözyaşıyla selamladı Mustafa Bey’i. Ayağa daha güçlü şekilde kalktı. Evet, her şey düzelmiş değildi. Nevzat hala kumar oynuyordu mesela. Can ise hala yaramazlık yapıyordu. Ama Emine değişmişti. Ve bu değişim birçok değişimin de habercisiydi. Emine yargılanmadan dinlenebileceği bir yer daha fark etmişti, “gecikmiş randevu” dediği yer orasıydı. Okulun önünden şehir mezarlığına giden minibüse bindi ve rahmetli anacığının mezarına doğru ilk kez yol almaya başladı…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş