metrika yandex
  • $38.3
  • 41.73
  • GA25250

Bir Gazze, Üç İnsan

KADİR ÇİÇEK
09.02.2024

Her ayet, insanın yaşadığı çağın renginde insanda etki bırakır. İnsan hangi zamanın parçası ise, ayetin onda bıraktığı etki ve mesaj da o yöndedir. Zaten bu da Kur'an'ın mükemmel bir mucize olduğunun göstergesidir. Yani insan hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın, ayet onda o minvalde bir etki bırakıyor. Çünkü Kur'an yaşam kitabıdır. Hayatın merkezindedir. Hayatın her alanında söz söylemesi gereken temel kaynaktır. Kur'an, masal kitabı değildir. Uyutmak, uyuşturmak, pasifleştirmek, sadece ibadetleri dile getirmek için var olan bir kitap değildir. Kur'an ilkeler kitabıdır; ölüler kitabı değil. Kur'an yön bulma ve o yönde yürüyebilme bilinci inşa eden kitaptır. Kur'an Müslüman'ın rehberidir, sırdaşıdır, dostudur, kendini bulma, kendini düzeltme, kendini aydınlığa çıkarma kitabıdır.

Bu anlamda Kur'an'dan yola çıkarak Gazze'yi ele almak, bütün Müslümanların temel görevidir. Kur'an, üzerinde düşünmek için çaba gösteren her insana mutlak anlamda bir şeyler söyler. Kur'an'a soru sorana Kur'an cevap verir. Kur'an gözlüğüyle dünyayı okuyana Allah hikmet üzere pencereleri açar. Kur'an'ın kapağını samimiyetle açanın, Allah basiretini açar, ferasetini arttırır.

***

Gazze üzerinden insanlık yeni bir varoluş noktasına konumlanmış durumda. İnsanlık Gazze üzerinden yeniden anlamlandırılmak zorundadır. İnsanın ne olduğuna dair Gazze, bugün en belirleyici noktadır.

Bugün insanlık; Gazze'ye merhametle yaklaşanlar, sessiz kalanlar, Gazzeliler gibi dik duranlar ve Gazze'yi yok etmek için çırpınanlar olarak tanımlanmaktadır.

***

Gazze'yi Kur'an penceresinden yeniden ele alıp üzerinde tefekkür etmek gerekiyor:

"Sonra bu Kitabı, kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder; kimi orta yolu tutar; kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklerde yarışır. İşte büyük lütuf budur."

Fatır/32. ayet

"Onlardan kimi kendine yazık eder."

Bunlar suskun dünyayı temsil eden dilsizlerdir. Bunlar kulaklarını mazlumun sesine kapatanlardır. Bunlar gözlerine körlüğü nakşedenler, iyiliğin canına kast edenler, merhameti gördükleri yerde vuranlardır.

Modern dünyanın, konformist alanların şımarık çocuklarıdır onlar. Rahatlıklarından ödün vermeden yaşarlar. Onlar için zorluğa tahammül etmek ölmek demektir. Lezzetlerin, arzuların, eğlencelerin peşinde durmadan koşarak ömrün son bulmayacağı yanılgısına düşerler.

Korkak dünyanın ürünüdür onlar. Makam ve mevki kaybetmekten korktukları kadar Allah'tan korkmazlar. Parayla var olduğunu sanırlar; para onlar için tanrı gibidir. Parası varsa arzularının kölesi, parası yoksa birilerinin kulu olmak onlar için şereftir.

Irkçılığı marifet sanırlar. Bu yüzden ateşe giden çekirge sürüleri gibi etraflarında ırkçılar toplanır. Irkçının dünyasında mazlum yoktur, güçlü vardır. Irkçıda yürek ve bilinç değil, kafatasçılık vardır. Bu yüzden de kendisinden başka herkesi, katledilmeye fazlasıyla yakıştırır. Kahrolası ırkçılar, insanlığa karşı vicdan kapılarını nasıl da kapattılar!

Onlar! Küçümseyenler, alay edenler! Bakışlarında nefret, yüreklerinde kin, vicdanlarında çürümüşlüğün kokusu... Nereye gitseler kişilikleri, ciddiyetsizlik üzerine var olduğu için hemen belli olurlar. Onlar, alay ederler, boykotu anlamsız görürler, yardıma koşmaz yangını söndürmek için kıpırdamadan öylece dururlar. Bırakın koşmayı, yürümeyi bile redderler. Uyanmak onlar için namaza kalkmak gibi ağırdır.

Bu yüzden de çocukların katledilirken yükselen sesleri bunların uykusunu kaçırmaz; hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya/ uyumaya devam ederler.

Bunların ruhları perişan halde can çekişirken; karmaşık yaşam sürerek dünyalarını karanlığın ortasına hapsetmeye devam ederler. El uzatmaya yanaşmaz, uzatanlara derinlerde kin kusarlar. Yürek körlüğü içinde sağır mahlukat olmayı seçerler.

Onlar; oyalayanların oyuncağı olup oyalanmayı ebedi yaşam olarak gördükleri için dünyaperest olmuşlardır. Gösteriş bayraklarıyla, sırıtan makyajlarıyla ve zoraki gülümsemeleriyle insanlığın yanında olduklarına dair kuvvetle yemin ederler. Ancak onlar, insanlığın çekmiş olduğu acılara ısrarla ve inatla kör kesilerek, hayvanların haklarını daha fazla savunur, şiddetle gündemleştirirler. Çünkü onlar, yeryüzünde bozgunculuk yapanların, farklı topraklardaki farklı destekçileridir.

***

"Kimi orta bir durumdadır."

Bunlar, yani yüreği yananlar. Kimi zaman çaresizlik içinde gözyaşı dökenler. Gazze'nin başını yüreğinin acı çeken tarafına bastırıp, hıçkıra hıçkıra ağlarlar. Eylemdeki yetersizlik bunlar için yıkımdır, hüzündür, acıdır, kederdir.

Orta yolun yolcusudur bunlar. Gücünün yettiği ne varsa koşar, yapmak için gayret eder. Taş atar, boykot eder. Zalimin var oluşu üzerine kendini yükselttiği ekonomiye elindeki boykot taşı ile vurmaya çalışır. Onun silahı budur çünkü.

Dua eder, Rabbine yalvarır. Rabbine zalimi şikayet eder. Mazluma uzatamadığı ellerini Rabbine yöneltir ve  içine samimiyet koyarak haykırır. Orta yoldan kötülük yoluna düşmemek adına yardım faaliyetlerine katılır.

Onlar, zalimler için lanet okuyanlardır. Koşamayan ama yürüyenlerdir. Kalkamayan ama uyananlardır. Bir yol ararlar; bir umut ışığı, gelecek müjdeli bir zafer haberi... Gözleri dolarak, zalimin zulmünü "izler"; izlemek zorunda oluşunun vermiş olduğu çaresizliğine yenik düşer. Hareket edemez; ancak çoğu zaman hareketsizlik onu boğacak bir silaha dönüşür. Zihin dünyasında fırtınalar, yüreğinin merkezinde yangınlar vardır. Yani yüreği çoğu zaman acır. Böylece huzur onu terk eden bir yabancı olur.

Zamanla hayatın anlamsızlaştığını anlayanlar bunlardır. Amellerine "salihat" eklemek isteyerek sabaha uyanırlar; fakat imkanların azlığı nedeniyle hüzne kapılırlar.

At bulsa binip cihada gidecek olanlar, işte bu orta yolun yolcusudurlar. Bineğin yokluğunda, imkanların varlığına hicret ederler. Yani var olan üzerinden mücadele ederler. Bir eylem, bir söz, bir taş, bir buğz... Var olanların kısıtlı oluşu hiç değilse onları,  hiçbir şey yapmadan yerinde oturan kütükler haline getirmiyor.

Dünyaya dalmayanlar ancak ellerindekilerin kısıtlı oluşu sebebiyle tam anlamıyla doğrulamayanlar işte bunlardır.

***

"Kimi de Allah'ın izniyle hayır işlerinde yarışır."

Bunlar taviz vermeyenlerdir. Zulme boyun eğmeyen; yüreklerine cesareti ve inancı nakış nakış işleyen öncülerdir. Bunların sayısı azdır. Zaten Allah'ın katında nicelikten çok nitelik daha kıymetli değil miydi? Öyle ya "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar." demiyor mu Kur'an. Çoğunluk değil, mücadeleyi hayatın ayrılmaz parçası kılanlar cennete talip olabilir. Bu yüzden  dünyanın kendilerini "terörist" olarak adlandırmasına aldırış etmez; cennet yolunda yürümeyi varoluş amacı olarak görürler.

Bunlar her şeyden önce "la/hayır" demeyi ilke edinenlerdir. Kula kulluktan kaçınan; iyilik nerede ise oranın talibi olanlardır. Kötülüğün olduğu yerde iyiliği galip getirmek için çırpınan; fitneyi ve ifsadı yeryüzünde zelil etme uğruna yaşam sürenlerdir.

Bunlar yürümeyi yenilmek olarak gördükleri için koşarlar. Allah'tan gayrı kimseleri olmadığını bildikleri için sadece O'ndan yardım dilerler. İmkanları az, imanları çoktur. Bu yüzden de tankların avuçlarında paramparça olduğu yiğitlerdir onlar.

Korkmayan ve ölümle yaşamları bir bütün olanlar bunlardır.  Ölümle nişanlı olmak gibi bir gerçeğin içindedirler. Ölüm onlar için gerçek manada daha güzel yere çıkan bir kapı gibidir. Bu yüzden kendilerini konfora kurban etmezler. Dahası kınayıcının kınamasından korkmaz ve ne pahasına olursa olsun dik dururlar. Onlar için izzet sadece ve sadece Allah katında olandır. Bu anlamda, bu yolda ölmeyi onur sayarlar.

Allah'a verecekleri bir mazeretleri olduğunu bilerek hareket ederler. Zalimi korkutan, uyutmayan, tedirgin eden; yani zalim tarafından sevilmeyen ve sürekli olarak hedef gösterilen adamlar bunlardır. Dünyanın yalnız bıraktığı bir avuç yiğittir onlar. Müslüman dünyasında yetim kalmalarına rağmen, dünyaya insanlık öğreten, merhametin ne olduğuna dair bütün düşünceleri yeniden şekillendirenlerdir onlar.

Açlıkla, ölümle ve yalnız bırakılmakla yılmayan, bu uğurda Allah'a verdikleri sözü tutan öncüler, şehitler, sadıklardır onlar.

Ve Kur'an, ayetteki üçüncü grubun vermiş olduğu çabanın karşılığını, art arda üç ayet içerisinde ifade ediyor:

"Bunların mükafatı Adn cennetleridir..."

Fatır/33.ayet

Bunlar cennete girdikten sonra da şöyle derler;

"Bizden tasayı/sıkıntıları gideren Allah'a hamdolsun..."

Fatır/34. ayet

Gazzelilerin durumunu ortaya koyar gibi devam ediyor ayet;

"O Allah ki lütfuyla bizi sonsuza kadar kalınacak yurda yerleştirdi. Orada artık biz ne bir yorgunluk duyarız ne de bize bir bıkkınlık gelir."

Fatır/35. ayet

***

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Bahattin çiçek | 09.02.2024 23:35
Kur'an'ı kendine hayat tarzı haline getirenlere bin selam olsun.