atamız ademi cennetten sürdürüp
dünyaya düşüren şey
yasak edilen bir meyveye olan iştahı değildi
be dost.
sadece süresi belli olmayan bir zaman için
“kalın burada” dendi
ama o kalacağı cennette “konfor” alanını daim kılmak istedi, sonsuz bir yaşamı arzuladı
unuttu… beklentisi unutturdu.
ilk tecrübemiz ve çok acılı oldu…
çok mu tanıdık geldi dost, öyle valla öyle!
onun içindir işte aziz olan
“ağzımızın tadını kaçıracak olan ölümü çokça hatırlayın” der
istenir ki :
dünyanın konforu kimseye daim değildir
önceliklerimiz belli olsun.
önceliği olmayanın
veya önceliği Allah'ı razı etme hassasiyeti olmayanın dindarlığı olmaz.
ölüm tüm bunların en güzel ilacıdır.
öleceğiz ve kısıtlı bir ömrü nasıl
dindarlığımızı önceliğimiz haline getireceğiz sorusuna konuşuyorum.
o zaman hele şu bizim beklentilerimizi konuşsak sanki iyi olacak
hangi dileklerin peşinde
konfor yaratmak için gönlümüz döner durur
bilsek diyordum...
insanoğlu yaşamı boyunca yapageldiği
ne varsa
hemen hepsi konfor alanları oluşturmak üzere uğraşır
bu çocuk yaşlarda başlar ve artarak, çeşitlenerek çoğalır gider.
dolayısıyla konfor denilen şey varsılların işi değil. her kesim hangi sosyolojik ve ekonomik sınıfın adamı olursa olsunlar
insan olmaları nedeniyle kendi çapında konfor sahibidirler.
işe gelip gittiğiniz değişmeyen hat bile
sizin kendi ellerinizle bir yaratmış konforun sonucudur.
“aman sorun çıkmasın güvenli ve daimi olsun” diye işe gidiş gelişte rota hep aynı kalır
yola niye düşemez, yolcu olamaz zannediyorsunuz insanlar.
konforumuz bozulmasın “güvenli ritüelde” kalalım diye.
yıllardır hiç sapmadan o yolu kullanmanız konforunuz içindir.
kızılderililer fazla hızlı yürüdükleri zaman hemen bir ağaç altında oturur ve beklermiş.
nedeni sorulduğunda, ‘bedenimiz hızlandı, ruhumuz geride kaldı, ruhlarımızı bekliyoruz’ derlermiş.
bi nefeslenmek dost sanki iyi olacak.
iyi olacak çünkü çok şeyleri unutmuş gibi konuşuyoruz.
yeni dertler edindik. üzülüyor
sonra kahrediyoruz... sonra da kendi ayağımıza sıkıyor ve zarar veriyoruz.
diyorum ki:
özgürlük “beklentisiz” bir hayatı kurmakla başlar. bilir misin dost?
beklentiler ne kadar çoğalır ve çeşitlenirse bilin ki özgürlüğümüzden gider
gidecek olan.
ve daha önemlisi” beklenti” üzüntü, kırgınlık küskünlük sebebidir.
bekler insan, bekler işte. beklemez mi hiç?
eşten, yardan evlattan, dosttan bekledikleri olur ve olacak olan olmaz mesela.
sebebi bilinmez öteleme yaşarsınız,
bir dostun davet sırası önceliğine bile girememiş olmanız küskünlüğünüz oluverir.
peki beklentisiz olur mu?
olmaz. olmaz da azaltmak gerekir tüm beklentileri.
‘hele bi dökül’ der gibi baktın dost
iktidarın sahibi olunca
ganimet telaşına düşmekten bahsediyorum
ah! hani
aziz peygamber ganimet payında
buruklaşan, durgunlaşan dostlarına
gözünün altından bakıp
“ben sizinleyim, medine’ye sizinle geleceğim
bu yetmez mi?" deyişini. valla
yetmez mi hiç ya Rasûl!
yoluna can kurban olsun!
ganimet kalabalıkların olsun. yetmez mi hiç?
orada öğretilen şey
iktidarın nimetlerinden faydalanmak mı? toplumsal değişimi sağlayacak ruh ve enerjide
benimle birlikte cihat etmek mi?
sorusuydu sanki…
o zaman şöyle diyelim:
müslüman için en “tehlikeli beklenti” içine girmek bence
devletten ganimet almanın telaşına düşmektir.
müslümanları dinliyorum, okuyorum
maaş, iş, aş, oğlan, kız, geçim, tatil, lay loy diye başlayan beklentiler söylüyorlar.
kaymakam, hakim savcı ne bileyim işte devlete
yakınlarını iyi yerden bir memuriyet
bordro sahibi yapmak tek hedef olmuş
mit’e evladını koymak için islamcı arkadaşlar sıraya girmişler
çalmadıkları kapı bırakmıyorlar. olmamışsa eğer zırlıyor,
olmuşsa yetmiyor
dişi kana değen kurt misali dahası yok mu? diye bakıyor devlete.
modern kemalist devlete kendilerini besleyen konfor alanı oluşturmak için hortumla bağlanmayı öncelikli mesele haline getiren zihniyet
“dindar bir akıl" olamaz
beklentiler öncelikleri sıralar çünkü..
iktidarda müslüman bir adam olunca, devlet müslümanlaşmaz
dindarın devletten bekleyeceği sadece “gölge etme yeter" olması gerekirken
bırakın gölgeyi
bugünlerde sayısız imkan var tayyip bey’in iktidarında
“bir toplum nefislerinin olanı değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez”
yasası gereği bu imkanı hayıra çevirmenin telaşı, heyecanı sarması gerekirken
dindar bir kalbin bireysel konforunu
devlete dayanarak artırma çabası
olsa olsa inanın
konforunu daim olsun diye ayağı kayan
atam ademin acı tecrübesini unutan kalabalıkların işidir.
ökkeş tebessüm etti
ve
dindarlık
eyvallahsız bir hayata talip olmaktır.
devlete konfor yaratmak için yakınlaşmak
müslüman için
sanki aynı yatağa girdiğimiz ayı gibidir.
dedi sustu...
ramazan bayramınız size ailenize ve
tüm müslümanlara hayırlar getirmesi dileğiyle selam ederim...
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
Halep Savaşı başladı
02.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Gazze'de Öldürülenler Kadın ve Çocuk
09.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024