metrika yandex
  • $32.6
  • 34.71
  • GA19020

Almanya'da Türk İzleri

AYTEN DURMUŞ
17.08.2022

 

Bu başlığa bakarak geçmişe yönelik Türk izlerinden söz edeceğim sanılmasın. Ben, şu sıralar bulunduğum yerlerde, kendi gördüğüm Türk izlerinden söz etmek istiyorum.

Bir süre önce Almanların tarihi değere sahip Cochem Kalesi/Reichsburg Kalesine gittik. 12. yy.dan kalan bu kale, Mosel nehri yanında kurulmuş. Burası bir moloz yığını iken zengin bir Alman burayı satın alıp bugünkü haline getirmiş. Bir tepenin üzerindeki kaleye, Cochem kentinden yalnız bu iş için yolcu taşıyan bir otobüsle çıktık.  Kısa süren (bilet fiyatı okkalı) bir yolculuktan sonra kalenin bulunduğu yere yakın bir yerde indik. Az yürüyüp yolun başına gelince ‘İçeri girmek için bilet almak gerekiyor.’ dediler, aldık. Kaleye doğru çıktık, yüksekten tüm kent rahatça görülebiliyordu. O hafta bir Ortaçağ festivali varmış. Pek çok kişi, o dönemde giyilen giyeceklerle o günleri, o günlerde yapılan demircilik, ağaç oymacılığı gibi işleri bunun için hazırlanan küçük bölmelerde canlandırıyorlardı.

Oraları geçip kalenin duvarındaki kapıdan içeri girdik. Kale duvarlarının kenarlarına hazırlanan bölmelerde yiyecek-içecek satılıyordu. Bir de kurulan bir sahnede canlı müzik ve gösteri vardı. Orayı da geçerek kalenin asıl binasına geldik. Dediler ki: ‘Giriş biletli’, aldık. İçeri geçtik, dediler ki: ‘Maske takmanız gerekiyor, maskeniz yoksa burada var satın alabilirsiniz.’ Arkadaşım, hepimize dışarıdaki fiyatın birkaç katına birer tane maske aldı, taktık. (Anlaşılan Almanlar, salgının oluşturduğu ekonomik krizi atlatmak için her yolu kullanıyorlar.) Sonra kapı kapatıldı, içeri alınan belli sayıdaki kişiye, bir rehber hanım iç binayı gezdirmeye başladı. Hangi bölümün hangi amaç için kullanıldığını anlatarak ilerledik. Av hayvanlarının sunulduğu bölüm, silahların konulduğu bölüm gibi bölümler vardı. Sonunda en gösterişli yere geldik; masalar, üstünde tabaklar, çatal-kaşık-bıçaklar, kenarda süslemeler. Bazı bölümlerde ağaç oyma süslemeler. Bir şey dikkatimi çekti ve yanımızdaki Almanya’da eğitim gören arkadaşıma: ‘Rehber hanıma; ‘Şu benim yanımdaki hanım, burasını dolduran, masaların üstüne kadar örttüğünüz tüm halıların Türk halıları, şu iki köşeye koyduğunuz kocaman vazoların da Türkiye’de Kütahya’da Türk desenleriyle yapılmış birer Türk vazosu olduğunu söylüyor, der misin, dedim.

 

Söyledi. Rehber hanım biraz durakladı, yüzümüze doğru baktı. Cevabını arkadaşım çevirdi. ‘Mümkündür, olabilir. Çünkü bunların hepsini bir süre önce burasının belediye başkanı buraya hediye etti. Kime ait bilmiyorum ama biz bunları kaleye ait olarak anlatıyoruz’ demiş.

 

Sonraki günlerde, Hamburg’da bir yere gittik. Girdiğim anda yerdeki halılar dikkatimi çekti. Hemen dedim ki: ‘Bunlar bizim halılarımız, bizim desenlerimiz.’ Yanımdaki arkadaşım dedi ki: ‘Bunlara İran halıları diyorlar.’ ‘Hayır, dedim, İran halılarının desenleri böyle değildir. İran’dan bile getirilmiş olsa, oradaki soydaşlarımıza aittir; Türklerin yaşadığı Güney Azerbaycan bölgesinden mesela Tebriz’den alınıp getirilmiştir.’ Bir sürü değerli halı, özensizce yalnızca insanlar yere basmasın diye serilmişti.

 

Daha sonra Hollanda’nın yöre halkının yoğun yağmurdan korunmak için açtıkları kanallarla yapısı değişen, sanki kanalların kenarında yapılmış evler görüntüsü veren Giethoorn kentine gittik. Yöre halkının bölgede yetişen kamışa benzer bir otla nemin azalması için çatıları örtmesiyle de ilginç çatı görüntüleri ortaya çıkmış. Bu bölge daha çok yazın kullanılıyormuş.

Gezip dolaştıktan sonra oradaki tek kiliseye gittik. Orayı dolaşırken en arka odalardan birine geçtik. Gözlerim parladı: Masanın üzerinde bize ait bir halı vardı. Almanya’daki Cochem Kalesindeki gibi halının değerli olduğunu bildiklerinden masanın üstüne örtü gibi birer karışı kenarlardan sarkacak şekilde örtmüşler, üstüne bazı eşyalar koymuşlardı. Elimi sürdüm, kutsal bir eşyaya dokunur gibi, bize ait bir eşyanın bizi özlediğini düşünüp hasret giderir gibi…

Daha sonra bir gün Bremen’i gezdik. Gezi yerlerimizden biri de buradaki müzeydi. Müzeyi gezerken burada Almanların doğru düzgün tarihi bir eseri olmadığını fark ettim. Bunun farklı nedenleri olabilir belki. Müzenin arkasına doğru ilerlerken farklı yerlerden sökülüp getirildiği belli olan mavi beyaz Kütahya çinilerini görünce kendime ait ‘çalınmış bir eşyamı bulmuş gibi’ içimi bir sevinç kapladı. Hemen: ‘Bunlar bizim’ dedim.

Sonra kenarlarındaki Almanca yazıları arkadaşlarım okumaya başladılar. Gerçekten Kütahya çinileriymiş. Çinilerin yanında bir de mihrap vardı, hemen önündeki yerde camilerde kullandığımız seccade biçimli dokunmuş ve kullanılmış cami halılarından bir parça vardı. Halının üstündeki rahlede cam kafes içinde açık bekleyen bir Kur’an. Sanki hepsi bana, yurduna dönmek ister gibi geldi, nedense! Acaba kendilerine ait hiçbir mimari eseri ‘müzelik’ saymayan, dış kısmında en küçük bir değişikliğe gitmeden içini yenileyip ihtiyacı göre işlevsel kılıp kullanan Almanlar, bizim Kitabımızı ‘müzelik’ bir eşya gibi mi görüyorlar, bilmiyorum.

Daha önceden Avrupa’nın farklı ülkelerini gezenlerden ‘Eğer Avrupa’nın müze ve kütüphanelerinden diğer milletlere ait olan ne varsa çıkarsalar buralar bomboş kalır.’ sözünü işitmiştim. Bu değerlendirmeye, müze gezim esnasında ben de katıldım. Silah teknolojisiyle başka coğrafyalardaki daha az silaha sahip ülkeleri sömürerek ve sömürdükleri ülkelerin neyi varsa alarak, çalarak, zorla alarak getirenlerin ‘gerçekçi’ bir medeniyete sahip olduklarından söz edilemez. Buralarda gelişme ve zenginleşme sağlayan her durumun gerisinde binlerce Asyalı Hintlinin, Afrikalı Siyahinin, Amerikalı Kızılderilinin kanı bulunduğunu bilmek, burada gördüklerime hayranlık duymama engel olan gerçekler. Bizden (ç)aldıkları ne varsa ‘Bremen ve Vatikan kütüphanelerinde bulunan Dede Korkut Kitabı’mızın ilk nüshalarından, Alaaddin Camiimizin minber kapısına ve müzelerini süsleyen Kütahya çinilerimize ve mihrabımıza kadar her şeyimizi geri vermeliler/geri almanın bir yolunu bulmalıyız.

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar (6)
Yıldırım baskale | 22.08.2022 23:29
Medeniyet dediğin tek disi kalmış canavar
Betül Öztürk | 20.08.2022 20:07
Anlatımınızla, sanki sizinle gezmiş, görmüş gibi olduk. Teşekkür ederim.
Naciye kaya | 20.08.2022 19:41
Kendi kültürünü iyi bilmek değer vererek ve sahiplenmek büyük bir erdem .sizi tebrik ve takdir ediyorum saygı değer hocam.
AHMET YAHYA | 18.08.2022 05:19
Teşekkürler
AHMET YAHYA | 18.08.2022 05:18
Teşekkürler Hocam
AHMET YAHYA | 18.08.2022 05:17
Hocam teşekkürler.Rabbim ilmini,feyzini müzdad eylesin