Devletler, sahip oldukları vatan toprağının muhafazası için uğraşırken idareciler devletin bekası için gayret sarfetmişlerdir. Hicretle mazlum Müslümanlar devlete kavuşmuş ve devletin başkenti Medine-i Münevvere olmuştu.Yapılacak düşman saldırılarına karşı topyekûn mücadele hususunda Medine'de yaşayan gayrimüslimlerle 623 senesinde Medine Vesikası (Sözleşmesi) imzalandı.
Bedir (624), Uhud (625) ve Hendek (627) harpleri, Peygamber Efendimizin başında bulunduğu müdafaa savaşlarıdır. Bu savaşlar esnasında Medine Sözleşmesi'ne uymayıp düşmanla iş birliği yapan Benî Kaynuka Yahudileri 624 yılında, Beni Kureyza Yahudileri ise 627 senesinde Medine'den sürülmüşlerdi. Böylece Medine İslâm Devleti'nin emniyeti sağlanmıştı.
Mekkeli müşrikler, 628 senesinde Medine İslâm Devleti ile Hudeybiye Antlaşması'nı imzaladılar. Bu antlaşmadan dönerken Fetih Sûresi nâzil olmuş ve Hudeybiye Antlaşması "Feth-i Mübîn ve Nasr-ı Azîz" olarak nitelendirilmiştir (Fetih Sûresi: 1-3).On senelik sulhesnasında tebliğ faaliyetleri artmış ve insanların İslâm'ı daha iyi tanıma imkânı ortaya çıkmıştır.
Rasûlüllâh'ın kurduğu Medine İslâm Devleti'nden günümüze kadar, devlet ve vatanın korunması için birçok fedakârlık yapılmıştır. Şüheda ve gazilerin gayretleriyle devlet payidar olmuş, bu vesileyle mazlumların yüzü gülmüştür.
Osmanlı Devleti, askeri güç ve toprak kazancı açısından 1699’da yapılan Karlofça Antlaşması’nın ardından önce duraklayıp sonra gerilemeye başlamıştır. Sırp, Yunan ve Bulgar isyanları, Osmanlı-Rus savaşları, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, İstiklâl Harbi ve sonrasında milletimiz büyük sıkıntılar çekmiş, vatanını müdafaa etmek için bütün varlığını feda etmiştir.
Kafkasya ve Dağıstan'da da zulme karşı 1783 senesinde Gazevât Harekâtı başlamış, bu mücadele Şeyh Şâmil ile zirveye ulaşmıştır (2.10.1834-6.9.1859). Daha sonra kesintiye uğrayan bu direniş, 1876-1921 seneleri arasında tekrar ortaya çıkmıştır. 1876 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Şeyh Şâmil’in oğlu"Gazi Mehmed Paşa"Kafkas Cephesi'nde Ruslarla harp etmiş, bu esnada Avar Türklerinden olan Ömer Ziyaeddin Dağıstani Hazretleri de Gazi Mehmed Paşa ile beraber savaşmıştır. Rus zulmüne karşı yapılan bu mücadele, belirli aralıklarla 2000 yılındaki Çeçen Direnişi'ne kadar devam etti.
Rusya, Kafkasya ve Dağıstan'ı işgal ederken Müslümanların direnişiyle karşılaştı. Özellikle "Nakşibendiyye Tarikati'nin Hâlidiyye Kolu'na" bağlı şeyhlerin ön plana çıktığı bu direniş hareketlerinin en önemlisi, Şeyh Muhammed Yerâğî ve Şeyh Cemâleddin Gâzi-Kumûkî’nin müridlerinden olan Şeyh Şâmil’in önderliğindeki harekettir.
Tarihimiz vatan muhafazası esnasında kazanılan zaferlerle doludur. Rabbimiz bu zaferleri; samimi kullar, ağzı dualı analar, şehit ve gaziler sebebiyle nasip etmiştir. İstiklâl Şâiri Mehmed Akif, İstiklâl Marşı'nda şöyle seslenmekte.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ."
Ecdadımız, İslâm ve vatan uğrunda mücadele etmeyi şiar edinmiştir. Nice han, sultan, padişah ve devlet adamı adaletin tesis edilmesi için gayret etmiş, bunlar arasında ceddimiz Fatih gibi çağ açanlar olmuştur. Yıkılmakta olan devleti siyasi dehasıyla uzun süre ayakta tutan Abdülhamid Han gibi dedelerimiz de vardı. Ancak düşmanlar, onu devirmek için ittifak yaptı. Hürriyet, Meşrutiyet, müsavat (eşitlik), istibdat gibi sloganlarla propagandalar yapılarak muhalefet güçlendirildi. Hüseyin Rahmi Gürpınar; "Hürriyet, müsavat diye herkesin ağzına bir parmak bal çaldılar." demekte. Abdülhamid Han gittiğinde İslâm âleminin kaybı büyük oldu.
Devletimizin sıkıntıda olduğu dönemlerde savaşta kazandığımız halde masada kaybettiğimiz, zamanlar oldu. Kendi yetiştirdiğimiz değerlerin harcanması ise ayrı bir ızdırap kaynağı.Türkiye'nin sanayi kalkınmasında büyük emeği geçen hayırsever insan Nuri Demirağ da Türkiye'nin yetiştirdiği değerlerden. Yurdu demiryolu ağıyla örmeye çalıştığından "Demirağ" soyadı alan, devlet binaları, yollar ve hayır çeşmeleri yapan bu zat havacılık sanayiine de el atmıştı. İstanbul Yeşilköy'deki Elmas Paşa Çiftliği'ni satın alarak tayyare havaalanı haline getirdi. Buraya büyük bir uçuş sahası, hangarlar ve uçak tamir atölyesi yaptırdı. Uçuş sahası, Avrupa’nın en büyük havalimanı olan Amsterdam Havalimanı büyüklüğündeydi. Demirağ, ilk uçağı 1936 yılında üretip 1941 yılında imal ettiği 12 uçaklık ilk Türk filosunu Türkiye semalarında uçurmuş ve halkımızın gururu olmuştu.
Türk Hava Kurumu, Nuri Demirağ'ın fabrikasına uçak siparişleri verdiği halde daha sonra bu uçakları almaktan vazgeçer. Demirağ'ın konuyu mahkemeye taşıması bir sonuç vermez. Ayrıca uçakların yurt dışına satılmaması için kanun çıkartılır. Bunun üzerine sipariş alamayan fabrika 1950'li yıllarda kapanır. Uçak fabrikasına ait tesisler istimlak edilir. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişler engellenir, elde kalan uçaklar hurdacıya satılır. Nuri Demirağ’ın hükûmet üyeleri ve Cumhurbaşkanıİsmet İnönü’yeyazdığı mektuplardan sonuç alınmaz ve fabrika tekrar açılamaz. Böylece Türk Havacılık Sanayii yok edilirken bu uğurdaki emekler de heba edilir.
Nuri Demirağ, 1945'te Milli Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve genel başkanlığını üstlendi. Muhalefet partisi olarak 1946 seçimlerine katıldığı halde seçimi kazanamadı. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti'den aday gösterilen Demirağ, Sivas mebusu olarak Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 13 Kasım 1957'de vefat ederek İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Allah yolunda gayret edenler ve O'nun yolunda serden geçenler güçlüdür. Habîbullah Efendimiz şöyle buyurmuştur. "Allah yolunda ayakları tozlanana Allah cehennemi haram kılmıştır (cehenneme sokmaz)."
Ülke yararına olan çalışma ve buluşlarındevlet tarafından desteklenmesişart. Milli harp sanayii,yerli üretim vebenzeri çalışmalar bu türden. Ülkemizin güçlü olması, haklı olduğumuz davanın ayakta durması ve bağımsızlığın devamı buna bağlı. Güçlü olmayan veya hak yolda yürüyen güçlü hamileri bulunmayan haklılar ezilmeye mahkûm.
Haklı mücadelemizin devamı ve milletimizin şanlı tarihindeki yerini alması yeni atılımlarla mümkün. Bunun için de milletimizin değerlerini şiar edinen ve geçmişten ders çıkaran güçlü bir yönetim gerekli.
Milletimizin,iradesini kullanma hususunda ferasetli davranmasını dilerim. Sandıklardan vatan ve milletimiz için hayır ve bereketli bir netice çıkması temennisiyle sizleri Yüce Mevlâ'ya emanet ederim.
Vitalen Han Kahvaltı ve Cafe Açıldı
26.05.2023
Zafer Erdoğan'ın!
28.05.2023
Seçim ve Demokrasi | KÜRŞAD ATALAR
04.05.2023
Demokrasi’ye Mecbur muyuz? / Murat Kurtuldu
13.05.2023
SEÇİM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ/SABİHA ÜNLÜ
13.05.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
SİYASET İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER YUSUF YAVUZYILMAZ 28.05.2023
Hibrit Bir Sosyolojiye Doğru… ABDULAZİZ TANTİK 31.05.2023
Fetih Ruhuyla Yola Devam AHMET SEMİH TORUN 27.05.2023
Seçimin ardından VEDAT KAHYALAR 29.05.2023
“Sabahın bir sahibi var” BEKİR BERAT ÖZİPEK 18.05.2023
SEÇİM; SEÇME VE SEÇEMEME BECERİSİ MUSAB AYDIN 25.05.2023
Kifayetsiz Olan Kelimeler Mi? ZEYNEP YÜCEL 07.05.2023
Uçsuz Bucaksız Bir Cehalet ATASOY MÜFTÜOĞLU 08.05.2023
SİYASET İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER YUSUF YAVUZYILMAZ 28.05.2023
ANNE ORHAN DOĞANGÜNEŞ 24.05.2023