Yine 28 Şubat’ı hatırlıyor ve yine o yılların acısını yaşıyoruz kendi içimizde.
Askeri darbelerde yapılanların, bu yapılanların sonucu olarak yaşananların ve yaşanamayanların izleri hiçbir şekilde silinemiyor. Tıpkı kırılmış bir çanak, paramparça olmuş bir cam bardak gibi hiçbir durum yeniden eski hale gelemiyor.
T.C. tarihindeki darbeleri okuyup anlamaya çalışırken dikkatimizi şu hususlar üzerinde toplamalıyız:
Bu sorularla darbeleri anlamaya çalışmak bizi doğru sonuçlara götürebilir. Yukarıdaki soruların artık herkesçe bilinen bazı cevaplarını özet olarak paylaşalım:
Bunların hepsi ‘Cumhuriyet Tarihi’ içerisinde ‘Darbeler ve Nedenleri’ başlıkları altında, derin araştırma, inceleme gerektiren konulardır.
Gelelim 28 Şubat sürecinin öteki yüzüne:
Bu dönemin ‘bizden/içeriden’ kaynaklanan yara ve yanlışlarına da parmak basılması, bir daha aynı durumların yaşanmaması için gereklidir, zorunludur. Bu yazıda konuya bu açıdan bakmak istiyoruz.
28 Şubat sürecinde;
A. Acil bir evlilik: ‘Müslümanca bir yaşam’ denilerek yapılan bu evliliklerin çoğu, uzun yıllar veya boşanana kadar kadınlara, ‘en yoz, en yobaz, en cahil birilerine’ kölelik değil ‘kulluk’ emredilen bir süreç oldu. Kadınların çoğu, tahammül etmeleri son derece zor olan, kimlik ve kişiliklerinin ezilip yok edildiği bu sürece ‘kucaklarındaki bebekleri’ nedeniyle boyun eğdiler ve 28 Şubat’tan daha beter bir ezilmeye razı olmak zorunda kaldılar.
B. İkinci eş olma: Bu kadınlardan bazılarına, Türkiye’de yasal ve sosyal hiçbir karşılığı olmayan ‘ikinci eş olma’ teklif edildi. Gerçekte ve o süreçte, bu sözde ilansız nikâhı, önceki karısı, oğlu, kızı, çevresi öğrenince ‘Benden boşsun’ diyerek iptal eden erkeğin ağzından çıkan tek cümleyle biten bu güya evliliklerde, 28 Şubat’ın her anlamda yok etmek istediği bu kızlar-kadınlar, ‘kapatma’ konumuma düşmüş oldular. Bu durumu yaşayan kadınlardan bir-iki çocukla ortada kalan çok olmuştur.
C. Kölelik statüsünde çalışma: Okuldan ve işten atılan, toplumsal hayatın her alanı kendilerine dar edilen bu kadın ve kızların çoğu, kendi geçimlerini sağlayabilmek için çalışmak zorunda kaldılar. O dönemde ‘Dayan bacım! Diren bacım!’ diyen kahramanlardan(?) iş yeri sahibi olanlar ‘büyük bir iyilik olarak(!)’ bunları, sigortasız ve asgari ücretin yarısından bile daha az bir maaşla işe alarak ‘kendi cennetlerini’ garantilediler. Bu kitlenin en hoşlandığı konular ‘çok evlilik ve huriler’ idi. Yaptıkları yukarıda sayılan iyiliklerle(!) gideceklerinden emin oldukları cennetlerde bir ‘huriler ordusu’ da onları bekleyecekti.
9. O dönemde, ‘İslam Devleti’ olmayan ülkeyle her şekilde mücadele edilmesi gerektiğinin ‘İslam’ adına tebliğini yapan ‘öncü, örnek, aktivist, tebliğci, alim’ Müslüman kahramanların(!) önemli bir kısmının, daha sonra herhangi bir partiden milletvekili seçilmek için dillerine doladıkları sözlerinden ve kutsallarından çiğnemedikleri, tükürdüklerinden yalamadıkları kalmayanların, eylemlerinin arkasındaki gerçek niyet ve amaçları da böylece ortaya çıkmış, öğrenilmiş oldu. Öne çıkmak; görünür, tanınır, bilinir olmak. İlerleyen yıllarda da tüm bunların getirilerinden ‘mal, makam, torpil’ olarak yararlanmak. Vaktiyle onları dinleyerek ‘İslam’ adına söylediklerini yapan kız ve kadınlardan, onların bu durumlarını görenlerin geriye yönelik acısı da kabuk tutmayan bir yara gibi kanamaya devam etmektedir. Çünkü bu kız ve kadınlar, geriye dönerek hayatlarındaki kırıkların çoğunu tamir etmek imkânına ulaşamadılar. Yaşları, çocukları, ortamları, yorulmuşlukları, çaresizlikleri…
10.Bu dönemin kadınları ve kızları, ilerleyen yıllarda İslam’ı öğrenmek adına kendi yaptıkları okumalar ve çalışmalarda, daha önce kendilerine din olarak anlatılanların ve kendilerinin İslam’ın emri sanarak yapmaya ve yaşamaya çalıştıkları şeylerin büyük kısmının bir ‘gelenekler ve yorumlar birikimi’ olduğunu öğrendiklerinde, kendi iç alemlerinde yeniden büyük bir kırılma ve derin bir pişmanlık daha yaşadılar. Ve ardından gelen derin sorgulamalar…
Artık 28 Şubat ele alınırken bu sürecin -bazılarına işaret ettiğimiz- ‘içeriden’ yaşattığı derin hayal kırıklıkları üzerinde de durulmalıdır. Bu zulmü yaşayan kızlar ve kadınlar, çocukları kendileriyle benzer durumda kalsalar onlara ne tavsiye edeceklerdir? Bir kez soruldu mu acaba? 28 Şubat sürecini en acı ve faturası en ağır şekilde yaşayan kadınlar, yeniden o günlere dönseler ve başlarına daha sonra nelerin geleceğini, neler yaşayacaklarını bilseler nasıl davranırlardı? Acaba aynı şekilde mi davranırlardı? Toplumda ve Müslümanlar arasında yaygınlaşmakta olan ‘deizm’ başta olmak üzere sert değişimlerin nedenleri araştırılırken bu konularla birlikte ele alınmalı ve birlikte değerlendirilmelidir vesselam…
-
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
Halep Savaşı başladı
02.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Gazze'de Öldürülenler Kadın ve Çocuk
09.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024