PAVLUS’UN FİTNESİ
(Bir Yahudi Vezirin Hikayesi)
Mesnevi’nin birinci cildinde “Bir Yahudi vezir” diye başlayan önemli bir hikaye vardır. Bu hikaye aslında Pavlus’un[1] hikayesidir. Uzun diye okumamazlık etmeyin, baştan sana okuyun lütfen. Modern zamanların Pavluslarının da hala aynı yoldan yürüdüklerini hayretler içinde göreceksiniz. Ve bizim yüzyıllardır aynı tuzağa usanmadan nasıl düştüğümüzü göreceksiniz. Şimdi biz aradan çekilelim, siz de gönül rahatlığı ile Mevlana’nın dilinden Yahudi vezirin marifetlerini bir dinleyin bakalım.
Osman KAYAER
Vezirin padişaha hile öğretmesi
Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki, hile ile suyu bile düğümlerdi.
Dedi ki: “Hristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
Onları öldürmenin faydası yok, dinin kokusu çıkmaz; misk ya da öd ağacı değil ki!
Din, yüz tane kılıf içinde gizli, sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi bilinmez.”
Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; ne tedbir alalım?
Ne yapalım ki dünyada ne açık, ne de gizli din tutar bir Hristiyan kalmasın” dedi
Vezir dedi ki: “Bana gazap ederek hükmet, kulağımı ve elimi kestir; burnumu ve dudağımı yardır!
Ondan sonra beni darağacına çıkar. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin.
Bu işi, dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.
Sonra da beni, uzak bir şehre sürgün et ki ben, onların arasına yüz türlü din ihtilafı sokayım.[2]
Vezirin Hristiyanlara hilesi
Ben onlara diyeyim ki: Ben gizli Hristiyan idim; sırları bilen Allah; gönlümü bilmektedir!
Padişah, benim imanımı anladı; kin ve garezden dolayı canıma kast etti.
Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim.
Lakin Padişah, benim sırrımdan bir koku sezdi. Durumumdan şüphelendi.
Dedi ki: “Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Gönülde bir pencere vardır.
Ben, o pencereden senin halini gördüm; artık lâfını dinlemem.”
Eğer İsa’nın ruhaniyeti imdat etmeseydi, o Yahudi beni parça parça ederdi.
İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu kendim için büyük bir nimet bilirim.
İsa’dan canımı sakınmam, fakat onun din bilgisine iyiden iyiye vâkıfım.
O pâk dinin cahiller arasında mahvolması, bana dokunmakta.
Tanrı’ya, İsa’ya şükür olsun ki biz, bu hak dine yol gösterici olduk.
Belimizi zünnar ile bağladığımızdan beri Yahudiden ve Yahudilikten kurtulduk.
Ey halk; devir, İsa’nın devridir. Onun din sırlarını candan dinleyin!”
Vezir, bu hileyi, padişaha sayıp dökünce, padişahın endişeleri sona erdi.
Padişah, vezir ne dediyse yaptı. Halk, vezirin Hristiyan çıkmasına şaşırıp kaldı.
Onu Hristiyanların oturdukları tarafa sürdü. Vezir de ondan sonra halkı davete başladı.
Hristiyanların vezire inanmaları
Yüz binlerce Hristiyan, azar azar onun etrafına toplandı.
Vezir, onlara gizlice İncil’in, zünnarın ve namazın sırrını anlatmaktaydı.
Görünüşte din hükümlerini anlatıyordu; hakikatte ise onları avlamak için ıslık çalıyordu.
Bunun için sahabe, Peygamber’den, azgın nefsin hilelerini sorardı;
“Nefis, ibadetlere ve candan gelen ihlâsa hangi kötü niyetleri karıştırır?” diye araştırırlardı.
Peygamber’den ibadetlerin sevabını sormazlar; “Apaçık ayıp hangisidir?” diye sual ederlerdi.
Gülün kerevizden farkı gibi inceden inceye nefsin hilelerini bilirlerdi.
Sahabenin kılı kırk yaranları, umumiyetle kötülüklerin beyanına hayran olurlardı.
Hristiyanların vezire uymaları
Hristiyanlar tamamıyla ona gönül verdiler. Zaten avam taklitten başka ne bilir ki?
Kalplerine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar.
O ise hakikatte tek gözlü Deccaldi. Ey Allah’ım, feryadımıza yetiş; sen ne güzel vekilsin!
Ey Allah’ım, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de aç kalmış kuşlar gibiyiz.
Her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz, istersek her birimiz, birer simug olalım.
Sen bizi her zaman tuzaklardan kurtardın. Ey Allah’ım, biz yine bir tuzağa sürükleniyoruz!
Vezirin haset etmesi
O vezirin mayası hasettendi, batıl bir dava için kulağını, burnunu yele verdi!
Ümit ediyordu ki haset iğnesinden akan zehir ile inananları can evinden zehirleye.
Hasetten burnunu koparan kişi, boş yere kendisini kulaksız ve burunsuz bırakır.
Burun, odur ki koku ala ve o koku da, koklayanı nimet cennetine götüre.
Kim koku almazsa burunsuzdur, koku da ancak din kokusudur.
Bir koku alıp onun şükrünü eda etmeyen kimse, kendi burnunu mahv eylemiştir.
Hem şükret, hem şükredenlere intisap et. Onların huzurunda ölerek ebedî hayatı kazan!
Vezir gibi sermayeyi, yol vuruculuktan edinme. Tanrı kullarını namazdan menetme.
O kâfir vezir, din nasihatçisi olarak hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı!
Vezirin hilesini aklı eren Hristiyanların anlaması
Ağzının tadını bilenler onun sözlerindeki lezzette bir acılık hissettiler.
O, garezle karışık lâtif sözler söylemekte, şeker şerbetinin içine zehir dökmekteydi.
Sözünün zahiri, “yolda gayretli ol”, diyordu içyüzü “atalet ve miskinlik” tavsiye ediyordu.
Gümüşün dışı ak ve berrak olsa da parmak ve elbise ondan katran gibi kara bir hale gelir.
Ateş, kıvılcımlarıyla kıpkırmızı görünse de onun yaptığı işin sonundaki karanlığa bak!
Yıldırım, nur gibi görünse de; gözler onun ışığından kamaşır, görmez olur.
Vezirin sözleri, uyanık ve zevk sahibi olandan başkası için kölelik halkasıydı.
Vezir, padişahtan altı sene ayrı kaldı, bu müddet zarfında İsa’ya uyanlara dost göründü.
Halk, dinini de, gönlünü de ona emanet etti. Herkes onun emrine “can feda” diyordu.
Padişahın vezire gizlice haber göndermesi
Padişah ile aralarında elçiler gidip geliyordu. Padişah, onun haberleriyle rahatlıyordu.
Nihayet maksadın hâsıl olması, Hristiyanların toprağını yele vermesi için. Padişah:
“Ey devletli vezirim, vakit geldi, kalbini gamdan tez kurtar” diye mektup yazdı. Vezir de: “Padişahım; işte şimdi İsâ dinine fitneler salmaya başlıyorum” diye cevap gönderdi.
Vezirin İncil hükümlerini karıştırması
Vezir, her bir emir için yazılı birer vasiyet hazırladı. Her vasiyet diğerinden farklıydı
Her vasiyetin mahiyeti bambaşkaydı, o kadar ki her biri diğerinin zıddıydı.
Birinde “riyazat ve açlık yolunu” tevbenin rüknü, Allah’a dönüşün şartı, saymış
Diğerinde riyazat faydasızdır, bu yolda: “cömertlik”ten başka kurtuluş yoktur, demişti.
Birinde senin “açlığın” da “cömertliğin” de Ma’buduna şirk koşmaktır”
Öbüründe varlıkta ve yoklukta “Allah’a teslim olmaktan” başkası tuzaktır,
Bir diğerinde ise vacip olan “gayrettir”, tevekkül tembellikten ibarettir, demiş.
Birinde dindeki emir ve yasaklar kendi “aczimizi” görmemiz içindir.
Diğerinde kendini aciz görme, uyan, kendine gel, “acziyet küfranı nimettir.” demiş.
Birinde, kendi “kudretini” gör, gücünü ve kuvvetini Allah’ın bir nimeti bil.
Diğerinde her ikisinden de vazgeç, “nazara” sığan ne varsa puttur, demiş
Birinde mumu söndürme, “temaşa ve hayal” bir meclisin mumu gibidir.
Diğerinde temaşayı bırakırsan vuslat gecesinin ortasında karanlıkta kalırsın, demiş.
Başka birinde “nazar ve istidlalden” vazgeçersen, yüzlerce “nura” kavuşursun”
Diğerinde nazarı bırakırsan “canının ziyası” artar. Leyla senin için Mecnun olur, demiş
Birinde her kim züht ve kanaati tercih ederse dünya ona koşarak gelir.
Diğerinde Allah sana ne vermişse al, çünkü o sana “sevimli kılınmıştır”, demiş.
Birinde Hakkın sana “kolaylaştırdığını” al, kendini zahmet ve meşakkate düşürme
Diğerinde “isteği” terk et çünkü senin tinetin kötülüğü makbul sayar, demiş.
Birinde “aykırı yollar” insana kolay gelir, herkese bir din, can olmuştur.
Diğerinde her yol, “doğru” olsaydı, her Yahudi ve Mecusi “arifi billah” olurdu, demiş
Birinde “Allah’ın seni müyesser kıldığı şey, kalbinin ve ruhunun gidişatı olsun.”
Diğerinde “hoşlandığın şey, vakti geçince çorağa ekilmiş tohum gibi olur”, demiş.
Öyle bir adamın hasadı pişmanlık, ticareti zarardan başka bir şey değildir.
O zevkin sonu başlangıçta ki gibi “kolay” olmaz, bilakis “zorluk” olur
Sen “kolay”ı da “zoru” da sonucuna göre değerlendir ve ayırt et.
Birinde kendine bir “üstad” bul, akibeti soy sopta bulamazsın
Diğerinde akibeti üstadsız gördüklerini zannettiler, lakin zillete düştüler demiş.
El yordamıyla akibet görülemez, dindeki ihtilaflar nereden çıktı sandın
Birinde “üstad” da sensin “meşayih” da, çünkü üstadı tanıyan ve bilen sensin
Diğerinde bunların hepsi birdir, iki gören şaşı bir zavallıdır,
Bir diğerinde “yüz” nasıl “bir” olur. Böyle düşünen delinin tekidir, demiş.
Her biri diğerine zıttır, bu nasıl olur, biri zehir diğeri şeker
İsa dininin düşmanı olan o vezir bu minval üzere 12 tomar düzdü.
Padişahın vezire gizlice haber göndermesi
Padişah ile aralarında elçiler gidip geliyordu. Padişah, onun haberleriyle rahatlıyordu.
Nihayet maksadın hâsıl olması, Hristiyanların toprağını yele vermesi için. Padişah:
“Ey devletli vezirim, vakit geldi, kalbimi gamdan tez kurtar” diye mektup yazdı. Vezir de: “Padişahım; işte şimdi İsâ dinine fitneler salmaya başlıyorum” diye cevap gönderdi.
Hristiyanların on iki kısmı
Zalim padişah ve hain veziri döneminde, İsa’ya inananların on iki emîri vardı.
Her fırka bir emîre tâbiydi; tamah yüzünden beylerine kul-köle olmuşlardı.
Bu on iki emîr, kavimleriyle birlikte o kötü vezirin emrine girmiş, bendesi olmuşlardı.
Hepsi, onun sözüne itimat ediyordu, hepsi onun mezhebine ve yoluna uymuştu.
Vezir, benim için öleceksiniz diyecek olsa, her emîr hemen o anda ölürdü.
Müritlerin vezire yalvarması
Müritler dedi ki: “A vezir, sözlerimiz inkar için değildir, bizi yabancılar ile bir tutma.
Ayrılığından gözyaşlarımız aktı, canımızdan feryatlar yükseldi.
Çocuk dadısıyla inatlaşmaz, ama iyi nedir, kötü nedir bilmeden ağlar durur.
Biz çenge dönmüşüz. Mızrabı vuran senin, inleyiş bizden değil, inleyen sensin.
Biz ney gibiyiz, bizdeki ses sendendir. Biz dağ gibiyiz, aks-i sedamız sendendir.
Satranç tahtası gibiyiz biz. Ey hoş sıfat, kazanmamız da, mat olmamız da sendendir.
Ey bizim canımıza can olan, biz kim oluyoruz ki seninle beraber bulunabilelim.
Biz, yokuz. Bizim varlığımız, geçici şekillerden ibarettir, mutlak olan sensin.
Biz, aslanlarız. Lakin bayraklardaki aslanız. Onların hareketleri yel sayesindedir.
Onların oynayışı görünür, yel görünmez. O görünmeyen yok mu? Hiç eksik olmasın.
Vezirin halveti bırakmayıp müritlerin ümidini kırması
Vezir, halvetten seslendi: Ey müritler dedi. Benden şunu anlayın
İsa, bana böyle haber verdi: bütün dostlarından bütün yakınlarından ayrıl, tek ol.
Yüzünü duvara tut yapayalnız otur. Kendi varlığından da halvet ol. Dedi.
Bundan böyle söze de izin yok. Dedikodu ile de işim yok benim.
Elveda dostlar, ölmüşüm ben, varımı yoğumu dördüncü kat göğe götürmüşüm ben
Artık gökyüzü altında zahmetler, mihnetler, içinde odun gibi yanmayacağım
Bundan böyle dördüncü kat göğün yücesinde İsa’nın yanında oturacağım.
Vezirin her emir'i ayrı ayrı veliaht yapması
Neden sonra o emirleri birer birer çağırdı, baş başa görüşüp konuştu
Her birine: “İsa dininde Hakkın vekili ve benim halifem sensin”
Öbür emirler sana tabidirler İsa tamamını senin taraftarın ve yardımcın etti
Emirlerden baş kaldırıp isyan eden olursa, onu tut: ya öldür, yahut hapset et
Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe reisliğe talip olma
Ben ölmedikçe bu sırrı açığa vurma, saltanat ve galebe davasına kalkışma
İşte şu tomar ve onda Mesih'in hükümleri... bunu ümmete fasih bir tarzda oku” dedi
Vezir, her Emir'e ayrı ayrı şunu söyledi: Tanrı dininde senden başka naip yoktur
Vezirin halvette kendini öldürmesi
Ondan sonra kırk gün kapısını açmadı, kendini öldürüp varlığından kurtuldu
Halk, vezirin ölümünü haber alınca, kabrinin etrafı kıyamet yerine döndü
Bir hayli halk, onun yasıyla saçını başını yoldu, elbiselerini yırttı, mezar üstüne yığıldı
Araptan, Türkten, Rumdan ve Kürtten oraya toplananların sayısını ancak Allah bilir
Mezarının toprağını başlarına serptiler onun derdini, dertlerine derman gördüler.
Vezirin kabri başında bir ay matem tuttular, gözlerinden kanlı yaşlar akıttılar
İsa Aleyhisselam ümmetinin emirlere içinizde veliaht kimdir diye sorması
Bir ay sonra halk dedi ki: “Ey ulular, siz beylerden vezirin makamına oturacak kimdir
Onu vezirin naibi sayalım, başımıza imam edelim, elimizi eteğimizi ona teslim edelim
Mademki güneş battı, gönlümüzü dağladı, onun yerine kandil yakmaktan başka çaremiz yoktur
Yarin visali göz önünden kayboldu mu, onun yerine birisinin yadigar olması gerekir
Gül mevsimi geçip gülşen harap olunca, gül kokusunu nereden alalım? Gülsuyundan
Yüce Allah açıkça meydanda olmadığından bu peygamberler Hakkın vekilleridir
Hayır yanlış söyledim vekil ile vekil edeni iki sanırsan bu hatadır iyi bir şey değildir
Sen surete taptıkça ikidir, suretten kurtulana göre ise birdir
Surete bakarsan gözün ikidir. Sen onun nuruna bak ki O birdir
Bir adam gözün nuruna bakarsa iki gözün nuru birbirinden ayırt edilmez
Bütün peygamberler doğrudur Allah’ın peygamberlerini birbirlerinden ayırt etmeyiz
Bir yerde on tane çırağ bulunursa görünüşte her biri birbirinden ayrıdır
Nuruna yüz çevirirsen şüphesiz ki birinin nurunu öbüründen ayırt etmeye imkan yoktur
Yüz tane elma, yüz tane de ayva saysan her biri ayrı ayrıdır, onları sıkarsan yüz kalmaz hepsi bir olur Manada taksim ve sayı yoktur, ayırma birleştirme olmaz
Dostun dostlarla birliği hoştur, mana ayağını tut, suret serkeştir
Serkeş sureti eziyetle eritip mahv eyle ki onun altında define gibi yatan Vahdeti göresin
Eğer sen eritmezsen Allah’ın inayetleri esasen onu eritir. Ey gönlüm, Allah’ın kulu ol.
O hem gönüllere kendini gösterir, hem dervişin hırkasını diker
Hepimiz yayılmıştık ve bir cevherdik orada başsız ve ayaksızdık
Güneş gibi bir cevherdik düğümsüz ve saftık... su gibi
O güzel ve latif nur, surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı
Mancınıkla burçları yıkın ki bu bölüğün arasından ayrılık kalksın
Ben, bunu açar anlatırdım, fakat bir fikir sürçmesinden korkarım.
Nükteler, keskin kılıç gibidir, eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç
Kalkansız bu elmas kılıcın karşısında gelme, çünkü kılıca kesmekten usanma gelmez
Emirlerin veliahtlık için savaşları ve birbirlerine kılıç çekmeleri
O emirlerden birisi, öne çıkıp o vefalı kavmin yanına gitti
Dedi ki: “İşte o zatın vekilli, bu zamanda İsa’nın halifesi benim
İşte bu tomar, ondan sonra vekilliğin bana ait olduğuna dair vesikamdır.
Bir başka emir de pusudan çıkageldi, o da hilafet davasında bulundu
Koltuğundan bir tomar çıkardı, gösterdi. Her ikisinin de Yahudi kızgınlığı başladı.
Diğer emirler de birer birer, ortaya çıkıp davaya kalkıştılar, keskin kılıçlar çekildi
Her birinin elinde bir kılıç ve bir tomar vardı, sarhoş filler gibi birbirlerine düştüler
Yüzbinlerce Hristiyan öldü, bu suretle kesik başlardan tepeler oluştu
Sağdan soldan kan selleri aktı, havaya dağlar gibi tozlar kalktı
O vezirin ektiği fitne tohumları, Hristiyanların başlarına afet kesildi
Ayrılığa düşenlere nasihatler
Ey suretperest! Yürü, manayı elde etmeye bak; mana, suret için kanattır.
Mana ehliyle birlikte ol ki, hem ihsana kavuşasın, hem de zinde olasın
Bedendeki manasız can, şüphesiz ki kın içindeki tahta kılıca benzer.
Kınında olduğu sürece kıymetlidir, kınından çıkınca ancak yanmaya yarar.
Tahta kılıcı muharebeye götürme, önce bir muayene et ki naçar kalmayasın
Eğer tahtadan ise yürü başkasını ara, eğer elmas ise sevinerek ileri gel
Elmas kılıç, velilerin cephaneliğindedir, onları görmek size kimyadır
Bütün alimler, şu sözde ittifak etmişlerdir: “Bilen alemlere rahmettir”
Nar alırsan, gülen nar al ki: Onun gülmesi sana tanesi olduğunu haber versin
O, ne mübarek gülmedir ki: Can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir
O lalenin gülmesi, ne uğursuzdur; ağzını açınca kalbinin karalığını görürsün
Gülen nar, bahçeyi güldürür. Erler ile sohbet de seni er yapar
Katı taş ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun
Temizlerin muhabbetine katıl. İyilerin muhabbetinden başkasına gönül verme
Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var; karanlığa varma, güneşler var.
Gönül, seni ulular diyarına, ten ise, su ve çamur diyarına çeker
Agah ol, bir gönüldeşten gönül gıdasını al. Yürü ikbali, ikbal sahibinden öğren
İncil'de Mustafa Aleyhisselam'ın adının anılması
İncil'de Mustafa'nın, o peygamber başının, o Sefa Denizi'nin adı vardı
Sıfatları, şekli, savaşı, oruç tutuşu ve yiyişi anılmıştı
Hristiyan taifesi, o hitaba geldikleri zaman sevap için
Yüce adı öperler, latif vasfa yüz sürelerdi
Bahsettiğimiz bu taife, fitne esnasında fitneden kargaşalıktan emindiler
Onlar, emirlerin ve vezirin şerrinden emin olup, Ahmet adının sığınağında korunmuşlardı
Onların nesli de çoğaldı, Ahmet'in nuru bunlara yardım etti, yar oldu
Hristiyanlardan Ahmet adını hor tutan diğer fırka,
O tedbiri şom fitnesi de şom vezir yüzünden hor ve kıymetsiz bir hale geldi.
Sözleri aykırı tomarlara uymalarından dolayı dinleri de hükümleri de bozuldu
Ahmet'in adı böyle yardım ederse, acaba nuru nasıl korur
Ahmet adı, sağlam bir kale olunca, o emin ruhun zatı ne olur?[3]
[1] Pavlus, Hz. İsa’nın tebliğ ettiği “Tevhid” dinini ifsat edip, bugünkü “Teslis” inancını ve İsa’nın tanrının oğlu olduğu fikrini yayan kişidir.
[2] Fetullah Gülen’e ne kadar benziyor değilmi? Oda 12 Eylül darbesi ile aranan bir adam haline gelmiş ne hikmetse hep ortada olduğu halde bir türlü yakalanamamıştı. Ve nihayet Amerika’ya yerleşmişti.
[3] Mevlana, bu beyitler ile ittihadın ve vahdetin hz. Peygamberin sünnetine (yoluna) uyarak sağlanacağını anlatmış oluyor.
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
Hocam Şeyho Duman|Talip Özçelik
09.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Yemen’den İsrailli kimya devine büyük darbe
15.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024
KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER YUSUF YAVUZYILMAZ 17.11.2024