Pisliğe batmak, günahın temsilcisi olmaktır. Günahı sadece yayanlar değil, yayanların sesine kulak verenler ve bu sesi hayatlarında önemli derecede söz sahibi kılanlar da günahın temsilcisidir.
Günahların kalbi esir alması, düşüncenin günah çemberinden dışarı çıkamamasıdır. Günaha saplanmak pisliği hayatında söz sahibi kılmaktır. İnsan, kötüyü sevdiğinde kötülüğü de sevmeye başlar. Kötüye seyirci kaldığında kötülüğe de bir süre sonra sempati ile bakmaya başlar. Çünkü insan fıtratı, yaklaştığını belli bir süre sonra benimsemeye meyillidir.
Hidayet yoluna sırt dönmek, günah kapısına dayanmaktır. Ruhu, sonu yakın ama oyalaması şiddetli olan yaşama sürükleme haline dünyaya dalma hâli denilebilir. Dünya insanı, sımsıkı kavrayarak kıpırdayamaz duruma getirene kadar oyalar. Bunun sonucunda günah kirleri, kişide kişilik halini alır. Pisliğe batmanın neticesi, yapılan kötü işlerin insana güzel görünüyor olmasıdır. Gözlere perde çekmek, kalbe kilit vurmak, aklı zindana tıkamaktır.
Pisliğe bulaşmak kötüdür. Pisliğe batmak kötülüktür. İlkinin arınması muhtemeldir ve temize çıkan kapılar açılabilir. Çünkü kötü olan, iyi olana dönüşecek bilinci elde edebilir. Bu dönüşümü gerçekleştirmesi imkansız değildir. Ancak kötülüğün saltanatı için çabalamak, kendi eliyle iyiliği reddetmektir. Bu, kötülüğün kalıcılığı ihtimalini güçlendirir. Kötülüğün iktidarı uğrunda verilen her mücadele, iyiliğe dönüş umudu olan yollara darbe vurmaktır. Kişi ruhunu kirletici unsurlara maruz bıraktığında daralma başlar. Eğer pişmanlık sahnesine geri dönülürse dönüşüm mümkün görünebilir. Ancak bozuk yaşantının ruhun teselli bulacağı duraklarla kaplanması kişide derin huzur döküntüleri meydana getirir. Arınma imkanı bulaşmakla kaybedilmez; ancak batmakla da kazanılmaz.
Kötülüğün topraklarını sulayanların akıbeti, az gülmek çok ağlamaktır. Onlar, günah üreten ve piyasaya sürenlerdir. Günahın acı boyutunu aldatmaca unsurlarla toplum nezdinde kişilik bozuklukları çoğalsın diye yayanlardır. İnsan günahın acı tarafını, tatlı yüzüne müptela olduğunda göremeyecek kadar körleşir. Bu körleşme hâli, kişiyi yeryüzünde büyüklenen kötülük temsilcilerine cesaret yükler.
Yeryüzünde pislik imparatorluğunun müntesipleri, kötülüğün hakim olması için mücadele edenler, yaptıkları ile insanları bezdirenler, insanların dünyalarını karartanlar, insanların umutlarını ve geleceklerini ellerinden alanlar; yıkımı, korkuyu, yoksulluğu insanların içselleştirmesine neden olanlar... Evet, kötülüğün kitaplarını yazanlar bunlar ve kötülüğün yayıcıları da bunlar.
Onlar kötülüğü teşvik ederler. Kötülüğün insanlar arasında normalleşmesi için var güçleriyle debelenirler. Kötülüğü sevimli bir "yoldaş" suretinde yansıtırlar. Kötülüğü iyiliğin elbisesiyle önce zihinlere, sonra evlere, sonra da hayatlara yayarlar. Kötülüğü iyiliğin içinde sunmak, kötülüğün alıcı bulmasını ve yaygınlaşmasını kolaylaştırır. Onlar kötülüğün varlığıyla yetinmezler. Bir de kötülük tohumları atarak nesillerin bu hal üzere kalmasını, bu hal üzere yaşaması için çırpınırlar.
Onlar, iyiliğin önüne set çekerler. İyiliğin olduğu yerlere kinlerini kusar, tahammül gösteremezler. İyilik okullarını kapatır, iyiliğin inşasına balta vurur, iyiliğin yükselmesine itiraz ederler. Onların dışa dönük iyimser rolüne bürünmeleri, iyiliğin aktif olarak ortaya çıkmaya başlamasına kadardır. İyilik hareketleri, ön plana her çıktığında bunlar kalplerini kuşatıveren kötülüğün sesini yükseltmeye başlarlar. Bataklığa gömdükleri vicdanlarını, kötülüğün mağlubiyet rüzgârları esmeye başlayınca harekete geçirirler. Çünkü onların dünyasında mazlumlar, iyiliğe layık olmayan ve ölmeyi hak eden insanlardır. Kendi zehirli fikirleriyle büyüttükleri insanların az bir zarara uğramaları halinde ise onlar kıyameti koparır, mazlum edebiyatını süslü sözcüklerle sürdürürler.
Onlar, iyilik topraklarını verimsizlik tufanıyla sulayanlardır. Nesillerin ölümle yüz yüze gelmelerini önlemek amacıyla elleri harcamaya gitmez. Başka hayatların çökmemesi ve yok olmaması için harcamadıklarını, bir anlık endişe yaşamamak ve hazdan mahrum olmamak için çekinmeden harcarlar. Çokluk gururuyla empati duygusunu kaybetmiş böyle insanların, yokluğun etkisini hücrelerine kadar hisseden insanların hayatlarına dokunmak gibi bir dertleri yoktur. Onların dünyasında zevk ve ihtişam eksik olmayan iki büyük dosttur.
Onlar, ellerinde olanın toprakla buluşma saatine kadar ömür süreceğini unutacak kadar oyalanırlar. Bütün istek ve arzularını gereksinim diye zihinlerine kazıdıklarından ötürü gerçekten ihtiyaç halinde olanları göremeyecek kadar kör kesilirler. Nimeti verene şükrün, olmayana vermek olduğunu bilmelerine rağmen şükre yabancı bir şekilde yaşamayı seçerler. Umursamadan sürdürdükleri hayatın, ölümle karşılaştığında mağlup olacağı gerçeğine kör kesilenlerdir onlar.
Kendi hallerine bırakılmaları, yaptıkları kötülüğün iyilik olduğu yanılgısı onları çepeçevre kuşattır. Her eylemleri zevke dönük, her düşünceleri çıkara dayalı, her eğilimleri bozgunculuğa ayarlı onların. Bütün kıbleleri kinlerine dönük. Hesap sorulamaz anlayışı benliklerini kuşattığı için kibirlenerek kötülüğe selam verirler. Nerede zulüm varsa onlar oranın müntesibi olur. Nerede acı varsa dağıtıcısı onlardır. Pisliğin tohumlarını şifreli kasalarından eksik etmezler. Ellerinde tuttukları kalemlerle, yıkık yüreklerin ve canlarına kast edilen bedenlerin yokluğa mahkum edilmesi için imza atarlar. Onlar, bütün semtlerin azılı tuğyancısı, tüm ülkelerin önde gelen katil amcalarıdır. Onların ceplerinden kurşun eksik olmaz; bu yüzden ekran başında puro eşliğinde izlediklerinin içinden ölümler, çığlıklar, çaresiz bakışlar da eksik olmaz.
Bütün günaha ve pisliğe batmaların sonu, güneşin gündüze veda etmesi gibi, saltanatlarının hayata veda etmesi de ölümle buluşması zamanına kadardır. Her ileri düzeydeki yaşam yerini başka yaşamlara bırakmak zorundadır. Bütün yaşayışlar ölümle noktalanacak kadar acizdir. Bataklığını arzu devletine dönüştüren zihinlerin de, yokluğu yaşamın gereği şeklinde hissedenler de bir gün gelecek bu mutlak yolculuğa çıkmak zorunda kalacaklardır. Geriye ise anlam ve iyilik üzere sürülen izler kalır. İnsan, iyilikleriyle kalıcılığı yakalayabilir. Hiç bir kötülük sürdürücüsü iyilikle anılmamış, özenilecek bir hayatı geride bırakamamıştır. Adı konulmuş bütün iyiliklerin merkezinde kötülüğün piyonlarıyla savaşan iyiler vardır.
Bulaşmak, pişmanlık ve geri adımla temizlenebilir; ancak batmak içinden çıkılması oldukça güç bir durumdur. Bulaşmak hatanın, batmak günahın belirtkesidir. Ruh, hatayla yıkılmazken günahla adım adım bataklığa sürüklenir. İnsan bireysel hataları ve günahlarını, temiz olanın tarafında hayat sürdürerek temizleyebilir. Aslolan günah tohumlarını beldelere ekenlerin bu uğraşına su taşıyıcısı olmamaktır.
Günah beldesinde yaşamak, kişiyi temiz kalmaya götüren çabanın önündeki engeldir. Bu beldenin kötülük mensubu olmak ise kötülüğün hakimiyeti için çabalayanların yanında olmak; dolayısıyla safını günah yayıcıların yanında durarak ortaya koymaktır.
Mücahit Gültekin ile Derkenar..
10.05.2025
Kapitalizmin Gerçek Yüzü: “Demir Ökçe”
12.05.2025
Kudüs Sorunu ve Müslümanlar YUSUF YAVUZYILMAZ 10.05.2025
ALİ ŞÜKRÜ BEY Dr. MEHMET SILAY 09.05.2025
Engelli Bakışımız AHMET GÜRBÜZ 13.05.2025
Güçlü Kadın Neslihan -2- FEYZULLAH AKDAĞ 13.05.2025
kariyer dulları! MUSTAFA AKMEŞE 15.05.2025
ah örgütçü kafa ah! MUSTAFA AKMEŞE 25.04.2025
Geliveren Büyük Bela:Pedofili! AHMET HAKAN ÇAKICI 08.05.2025
Sorular YUSUF YAVUZYILMAZ 19.04.2025
Alaycı Kuş TALİP ÖZÇELİK 07.05.2025
Kudüs Sorunu ve Müslümanlar YUSUF YAVUZYILMAZ 10.05.2025