metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Haberler / Dünya

İsrail'in Gazze'ye Ağustos 2022 (Muharrem 1444) Saldırısı Üzerine / Burhan Kavuncu

13.08.2022

Burhan Kavuncu İsrail'in Gazze'ye yönelik gerçekleştirmiş olduğu son saldırıyı HerTaraf Haber'e değerlendirdi.

İSRAİL’İN GAZZE’YE AĞUSTOS 2022 (Muharrem 1444) SALDIRISI ÜZERİNE

*5 Ağustos Cuma günü başlayan İsrail saldırısı, herhangi bir çatışmadan sonra değil “önleyici operasyon” olarak gerçekleşti.

*İsrail ilk defa sadece bir örgütü (İslami Cihad) hedef aldığını ilan etti.

*Hamas liderleri direnişin ortak hareket ettiğini vurguladı.

*İsrail, “bir hafta sürecek” dediği “Şafak Operasyonu”nun 3. gününde ateşkes talep etti.

*İsrail, Gazze’den işgal topraklarına atılan roketlerle ilgili herhangi bir görüntü yayınlamadı. Sadece “atılan 1100 roketin 200’ü “demir kubbe” sistemi ile engellenmiş, birkaç patlamada da 3+ 19 kişi yaralanmış”.

*Sivil can kayıplarını “Cihad yöneticilerinin aileleri” diye açıklayan İsrail “yine de soruşturma başlatacak”.

5-7 Ağustos 2022 (Muharrem 7-8-9) günlerinde yaşanan üç günlük savaş, yıllardır devam eden Filistin kurtuluş savaşının son bir halkası olarak tarihteki yerini aldı. 7 Ağustos Pazar gecesi ilan edilen ateşkesten sonra Gazzeliler sokaklarda sevinç gösterisi yaptı. İsrail ise belirlediği bütün hedeflere ulaştığını açıkladı. Daha sonraki bir açıklamada da “Gazze’de İslami Cihad’ın komuta kademesinin yok edildiğini” iddia etti.

Savaş alanında olduğu gibi, haber/ bilgi/ propaganda safhasında da İsrail’in inisiyatif üstünlüğü görülüyor. Olayları dünya medyasından takip edenler İsrail ne diyorsa ona inanmak durumunda. Haberler ve açıklamalar arasında gizlenen gerçekleri bulmak için biraz daha çaba sarf etmek zorundayız.

Ağustos 2022 savaşının başlaması

1 Ağustos günü İsrail, Filistin İslami Cihad Hareketi'nin Batı Şeria'daki lideri Besam Saadi'yi tutukladı. Bir Filistinlinin de öldürüldüğü Cenin'deki operasyonda Besam  Saadi yaralı olarak ele geçirildi. Muhtemel bir misillemeye karşı İsrail, Gazze’ye yakın yolları, sınır kapılarını kapattı. Bölgedeki yerleşimlerde alarm verildi. 5 Ağustus günü de “Cihad hedeflerine” yönelik hava saldırıları başladı. İşgal altındaki Batı Şeria’daki operasyonlarda birçok İslami Cihad üyesi tutuklandı.

 

İsrail, Gazze'ye saldırısında İslami Cihad Hareketinin önde gelen ismini öldürdü

 

“Şafak Operasyonu”

İsrail 5 Ağustos günü, İslami Cihad’ın muhtemel saldırılarını önlemek gerekçesiyle “Şafak Operasyonu” adını verdiği hava saldırılarını başlattı.Operasyonunl sadece İslami Cihad’ı hedef aldığını belirtti ve diğer direniş gruplarına saldırmayacağının özellikle altını çizdi. Buna karşılık Hamas ve diğer gruplar “direnişin birlikte hareket ettiğini, operasyonların ortaklaşa yürütüleceğini” açıkladılar.

Saldırıların ilk günü İslâmi Cihad Kuzey Bölge Komutanı Teysir el Cabari’nin bulunduğu binayı hedef alan savaş uçakları, binadaki 7 kişinin ölümüne sebep oldu. Şehid olan siviller arasında 5 yaşındaki kız çocuğu Alâa Qadoum (Cihad komutanlarından Abdullah Qadoum’un kızı)  da vardı. 2. Gün Refah mülteci kampı bombalandı ve Güney Bölge Komutanı Halid Mansur’la birlikte binada bulunan 5 sivil daha hayatını kaybetti. Ateşkesin ilan edildiği 3.gün saat 23.30’a kadar İsrail’in hava saldırılarında 17’si çocuk 45 kişi şehid olmuştu (Şehid sayısı daha sonra ölen yaralılarla beraber 47’ye yükseldi. Ölenler arasında İslami Cihad komutanları Teysir el Cabari, Halid Mansur, Ziyad el-Mudallal ve Rifat Şeyh el-Eyd'in de olduğu belirtildi.

Gazze’den atılan roketler

İsrail’in yaydığı haberlere göre Hamas savaşa aktif olarak katılmadı. Gazze’den fırlatılan 1100 roketin tamamını İslâmi Cihad mevzilerinden ateşlendi. Bu roketlerin hiçbir etkisi olmadı. 200 roket Filistinlilerin üzerine düştü ve 15 sivilin ölümüne sebep oldu. 900 roketin de bir kısmı denize ve açık araziye düştü. İşgal bölgesine atılan roketlerin de %97’si “Demir Kubbe” tarafından engellendi. İsrail ordusu açıklamalarında, atılan ve engellenen roket sayılarını sık sık değiştirdi. En son açıklamaya göre İşgal topraklarına 480 roket girdi ve bunların tamamı engellendi. 120 roket de Filistin tarafına düşmüş.

İşgal rejiminin açıklamalarına göre 3 günlük savaş süresinde İsrail’in can kaybı olmadı. 3’ü şarapnel parçaları, diğerleri de kaçarken düşme sonucu 19 kişi yaralandı.

 

 

İsrail’in aksi yöndeki propagandasına rağmen İslami Cihad dışındaki gruplar, özellikle Hamas liderleri direnişin ortak hareket ettiğini vurguladı. İsrail basınına yansıyan haberlerde de bazı fabrika ve konutlara roket  isabet etmesi sonucu yaralananların sayısı 100’ü geçmişti.

Ve Ateşkes: 7 Ağustos 2022, S.23.30

İsrail “bir hafta sürecek” dediği operasyonları 3.günde bitirdi. Mısır’ın hazırladığı ateşkesi ilk kabul eden taraf oldu. (öğle saatlerinde İsrail’in ateşkesi kabul ettiği, Cihad’ın ise reddettiği haberleri geldi. Pazarlıkların uzaması sonunda önce 20’de sonra da 23.30’da ateşkes ilan edildi). AA’nın ilgili haberi:  İsrail Ulusal Kamu Diplomasi Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada 23.30'da ateşkesin uygulanmaya başlayacağı duyuruldu. Çabalarından dolayı Mısır'a teşekkür edilen açıklamada "ateşkesin ihlali halinde İsrail'in güçlü yanıt verme hakkını koruduğu" belirtildi. İsrail ordu sözcülüğü ise resmi olarak ateşkesin 23.30'da uygulamaya girdiğini açıkladı ve önceden planlanmış "savaş uçakları, helikopterleri ve silahlı insansız hava araçlarının katıldığı son saldırının tamamlandığını" duyurdu.

Mısır’ın ateşkes girişimlerine karşılık İslami Cihad, esir edilen iki komutanının serbest bırakılması şartını koştu. Bu komutanlar İsrail hapishanesinde 5 aydan beri açlık grevinde olan Halil Avavde ile 1 Ağustos günü yaralı olarak tutuklanan Batıyaka komutanı Bassam Saadi. Mısır’ı bu komutanların serbest bırakılması için “çaba harcayacağı” taahhüdü sonucunda ateşkes karşılıklı olarak yürürlüğe girdi. İslami Cihad Hareketi (PIJ- Palestine İslamic Jihad) kendilerinin ateşkesi şartlı olarak, düşmanın ise kayıtsız şartsız kabul etmesinin açık bir üstünlük olduğunu, bu taahhüt yerine getirilmezse savaşın yeniden başlayacağını açıkladı.

SONUÇLAR:

Müslümanlar iyimserlik veya karamsarlık gibi akıl yürütmeyi engelleyen duygusal tepkilerden uzak olarak, düşmanın ve bizim durumumuz, çatışmada verilen kayıplar, topyekûn savaş kabiliyeti vs konularda muhasebe yapmak zorundadır. Muhasebe yapılırken, düşman propagandasının amaçladığı moral bozma, yılgınlığa düşürme tuzaklarına dikkat etmek gerekir. Bu savaşın öncekilerden farkları,  işgale- direnişe etkileri ve satır aralarından ortaya çıkan gerçekler üzerinde kısa bir değerlendirme yapacak olursak: 

-İsrail ilk defa bu savaşta, sadece bir örgütü hedef aldığını ilan etti. Saldırılarda da özellikle İslami Cihad hedefleri vuruldu. Direniş saflarını bölmeye yönelik bu propaganda Filistinliler tarafından reddedildi. (Hamas’ın savaşa girmemesi yönünde Mısır ve Türkiye’nin yoğun baskı uyguladığı iddialarını da not edelim).

 

İslami Cihad'ın komutanlarından son savaşta şehit olan Teysir Ca'beri ve Halid Mansur

 

-İslami Cihad’ın önemli komutanlarını öldürüldü. Bu durum İsrail’in “Cihad’ın komuta kademesini yok ettik” iddiasını bir ölçüde doğruluyor. Bu komutanların yerlerini tespit edilebilmiş olması Filistinliler açısından bir zaaf, Shin Bet açsından başarı sayılabilir.

-İsrail, hedeflerini vururken sivillere de zarar vermeye yönelik geleneksel siyasetini devam ettirdi. Bu, bir devlet için olduğu kadar, askeri bir güç için de ciddi bir zaaftır. Bir tür beceriksizliktir. İsrail, sahip olduğu dünya güçleri desteğine güvenerek bu zaafına aldırmıyor. Ama giderek dünya kamuoyu nezdinde bir nefret objesine dönüştüğünü gördüğünde pişmanlık ve tartışmalar başlayacaktır. Nitekim İsrail askeri sözcüsü Tuğgeneral Ran Kochav, kendi saldırılarında 35 Filistinlinin öldüğünü, bunların 11'inin İslami Cihat'ın komutanlarının eşleri de dahil, saldırının hedefi olmayan siviller olduğunu kabul etti, sivil ve çocuk ölümü haberlerini soruşturacağını ekledi. Diğer sivilleri yanlış atılan Filistin roketlerinin öldürdüğünü eklemeyi de ihmal etmedi. (BBC)

 

-Filistin’den atılan roketlerin etkisiz kaldığı, Demir Kubbe stratejisinin başarı oranının giderek yükseldiği, İsrail tarafında can kaybı olmadığı yönündeki açıklamalar dünya medyasında yer aldı. Burada ciddi bir propaganda çabasına şahitlik ediyoruz. Filistinliler de bazı görüntüler yayınlayarak İsrail’in kayıplarını gizlediğini bildirdiler. İsrail’in hiçbir düşen roket görüntüsü yayınlamaması sıkı bir sansür uyguladığını gösteriyor. 

 

-2022 savaşında “kara harekâtı” yapılmadı. İsrail ordusunun zayiat vermemek için bundan kaçındığı, ama karşı karşıya gelmekten korktuğu görüntüsüne sebep olduğu söylenebilir.

-Bazı yorumlarda; askeri ve ekonomik olarak arkasında ABD’nin durduğu işgal rejiminin, direniş grupları arasında 2.sırada olan bir tek örgütü hedef alması ve 7 gün sürecek dediği operasyonları 3.gününde durdurarak ateşkes ilan etmesi, Cihad Hareketi’nin 2 liderini serbest bırakmayı kabul etmesi, İsrail’in politik ve askeri olarak başarısız olduğu, topyekun savaşa hazırlıklı olmadığı şeklinde değerlendirildi. İsrail’de bir süredir devam eden siyasi kriz, yapılan iki genel seçime rağmen kalıcı bir yönetimin kurulamaması ve önümüzdeki aylarda 3.seçimin yapılacak olması operasyonun sınırlı tutulmasını gerektirmiş olabilir. Batı basınında bazı yorumcular da bu savaşın Netanyahu’ya kızgın olan ordunun Başbakan Lapid’e bir hediyesi olduğunu yazdı. Siyonist propagandanın genel olarak hedefine ulaştığı, “İsrail’in bütün hedeflerine ulaştığı için ateşkesi kabul ettiği, hiçbir kayıp vermediği, direniş örgütlerinin roket saldırılarının bir etkisinin olmadığı” kanaati yaygın kabul görmekte. İsrail’in ve Filistinlilerin tezlerinin hangilerinin doğru olduğu önümüzdeki süreçte görülecektir.

Sonuç olarak 2022 Ağustos savaşı öncekilerden (2007’den bugüne tekrarlanan Gazze muharebeleri) daha küçük bir muharebe olup, karşılıklı güç gösterisi,  yıpratma, topyekûn savaşa hazırlık gibi mevzi hedeflerle sınırlıdır. Güçler arasındaki aşırı dengesizlik ve verilen kayıplar, bugünkü çatışmalarla ilgili değildir.

İsrail devletinin kurulduğu 1948 yılından 1987-88’e kadar sol-milliyetçi FKÖ’nün yönetimindeki Filistin direnişi, bu tarihlerde Hamas’ın kuruluşu ve intifadanın başlamasıyla mevzi kazanmaya başladı. 2007’den itibaren Filistin, abluka altındaki Gazze (365km2) ve işgal altındaki Batı Şeria (5860 km2) olarak ikiye ayrıldı. Yükselen direnişi bölmek, zayıflatmak ve Gazze’ye hapsetmek için gerçekleştirilen bu bölünme, Batı Şeria’da direnişi durduramadığı gibi, Gazze’nin nispeten özgür bir bölge olmasını sağladı. Siyonistler bunu asla hazmedemediler. Abluka altında bir açık hava hapishanesine dönüştürülen Gazze, her şeye rağmen önemli bir kazanımdır. Filistin halkı sadece İsrail’e karşı değil, ABD başta olmak üzere bütün emperyalist sisteme karşı direniyor. Bugün Hamas, İslami Cihad çaresiz ve zor durumda ise bu, dünya Müslümanlarının güçsüz oluşuyla ilgilidir. Suud’tan FKÖ’ye kadar Mısır, Ürdün, BAE ve diğer kukla ve işbirlikçi devletler Filistin’in değil İsrail’in ve ABD’nin müttefikidir. Türkiye’nin de bu normalleşenler kervanına katıldığı düşünülürse, geriye bir tek İran’ın desteği kalıyor.

Genel olarak İsrail işgalinin Kudüs ve Batı Yaka’da mevzilerini genişlettiği, Müslüman halkın ve direnişin giderek zayıfladığı ve mevzi kaybettiği söylenebilir. Mescid-i Aksa’yı işgal girişimlerinin yoğunluğu ve boyutları, durumun olumsuzluğunu gösteriyor. Bu da bir durum tespiti ve elbette tartışılabilir. Önemli olan tespit ve tartışmalarımızı, yılgınlıktan veya gereksiz iyimserliklerden uzakta, soğukkanlılıkla yapabilmemiz.

Filistinlilerin yeterli ve ciddi bir desteğe sahip olmadıkları düşünülürse, işgalciler karşısında varlığını devam ettirmesi dahi kıymetlidir. 2 milyonu aşan nüfusuyla Gazze halkının en büyük silahının genç nüfusu olduğunu görüyoruz. O halde Filistin’e yapılacak her kuruş yardım, aynı zamanda direnişe askeri destek anlamını taşır.

Son Gazze savaşında İsrail propagandasının sonucu olarak, bunun İslami Cihad ve İran’a karşı bir savaş olduğu kanaati yayıldı. Maalesef bazı ‘İslamcı’ gruplar normalleşen hükümetlerinin de etkisiyle katliamlara tepkisiz kaldılar. Türkiye’de sadece AGD mensuplarının düzenlediği gösterilere on binler katılsaydı, Ak Parti iktidarı, normalleşme adımlarının kitlelerce onaylanmadığını görebilirdi. Normalleşen iktidarlar kadar, normalleşen grup ve bireyler de sorumluluk altında.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş