Diyaloğun temel şartı; tarafların üstünlük mücadelesi değil, bizzat doğruluk ve adalet temelinde haklı olmaya çalışmaktır. Haklı olmak, kendi sınırını fark edebilmek yani özeleştiri çabası içinde hakikati temsil edebilme gücünü arttırmaktır. Adalet temelinde haklı olmak, düşünce ve eylemde denge ve ölçüyü yakalamaktır. Denge ise salt duyguların etkisi altında kalmayarak ve edilgenlikten beslenmeyerek sağlanabilir.
Müslümanlar olarak yaptığımız tartışmalarda sıkça kullanılan akıl, bilim ve din gibi kavramların hangi katmanından bahsettiğimizi ve hangi dönemdeki anlamını öne çıkardığımızı göz önünde bulundurmaz, kavramların donuk ve mutlak bir anlamı varmış gibi davranırsak vicdanımızı tatmin eder ancak idrakimizi ikna edemeyiz. Bu sebeple yukarıda sıralanan yapısal özelliklere dikkat edilmediği sürece bir kavram kargaşasının yol açtığı bunalıma duçar olmamız kaçınılmazdır.
Lafızlarla düşünmek ve konuşmak gündelik ilişkilerde meramımızı anlatmak için yeterli olabilir ancak belli bir ilmi alanda fikir beyan etmek için meseleyi kavramsal düzlemde ele almak elzemdir. Kavramlar yalnızca idraki değil, anlam-değer dünyasıyla ilgili olduğundan vicdanı da ifade eder ve dile getirilebilir kılar.
Bu nedenle bir insanın yeryüzünde başına gelebilecek en büyük musibet anlamlandırma yetisini kaybetmesidir. Bu yetiyi kaybetmek, kişiyi bunalıma sokar; bir süre sonra da kendini imhaya sürükler. Anlamlandırma yetisini kaybeden milletler de bir süre sonra kendilerini imha eder yani birbirlerine düşer; neticede tarihten silinir giderler.
Kavramın bir üst aşaması ‘’ıstılah’’ olarak tanımlanır. Tartışmaların sağlıklı bir biçimde yürütülmesini mümkün kılan kavramlar için kullanılan ıstılah kelimesinin sulh yani barış sözcüğünden türetilmiş olması boşuna değildir. Çünkü kişi kullandığı ıstılahlarla aklı fesattan, dolayısıyla entelektüel ortamı fitneden korur. Böylece hem kendisinin anlaşılmasını hem de dinleyen insanların kendisini anlamasını sağlar.
Sağlıklı bir anlaşma dolayısıyla iletişim ancak ve ancak sınırları belirli, açık ve seçik olan kavramlarla mümkündür. Türkçedeki savaş kelimesinin sav sözcüğüyle ilişkisi, hiç şüphesiz bütün savaşların savlarla başladığını gösterir. Tersi de doğrudur. Bütün sulhlar/barışlar da ıstılahlarla başlar. Bu sebeple ortak akıl, ortak vicdan ve ortak dilin zayıf olduğu toplumlarda “kifayetsiz muhterisler”in mevki ve makamlarda daha hızlı yükseldiklerinin bilincinde olup, bu suistimale zemin hazırlayıcı söylem ve davranışlardan imtina etmeliyiz.
Bu noktada üzücü diğer bir konu da medya dilinin ilmi tartışma sahasında kullanılmasıdır. Medyatik dil; olayların sadece magazinsel yönlerine odaklanıp ayrıştırıcı ötekileştirici ve toplumsal kutuplaşmaya sebep olan ve popülizm üreten bir dildir. Aynı zamanda bu dili kullanma alışkanlığı günümüz Müslümanlarının karşı karşıya oldukları tepkisellik sorununu da beraberinde getiriyor. Varlığı bir başka sebebe, etkiye bağlı olduğu için kendine ait bir özgürlüğü ve özgünlüğü bulunmayan tepkisel davranışın rehberliğini ise her seferinde akıl yerine duygular yapmaktadır.
Kur’an’ın "bölünüp parçalara ayrılmayın (velâteteferrekû) aksi halde bütün enerjiniz biter” talebini ıskalayan sekteryan/bölüp parçalayan/ötekileştirip mahkûm eden bir tutum Türkiye’deki grupların tipik sosyolojik özelliği hâline geldi ne yazık ki. Kur’an’ın yönlendirici ilkeleri (merhamet, temel haklarda eşitlik, toplumsal rollerde hakkaniyet, yargıda ve yönetimde adalet, insan onuru vs.) ve bu ilkelerin sağladığı toplumsal yapı (can güvenliği, mülkiyet hakkı, düşünce özgürlüğü, din özgürlüğü vb.) bu sekteryan tutuma verdiğimiz ilk kurbanlar durumunda. Dini korumak adına hareket eden insanların ilk kurbanları, dinin en temel yaşamsal ilkeleri maalesef.
Toplumsal tarihin en temel kuralı şudur: “Umutsuz kitleler başlı başına bir tehlikedir.” Umudu Kur’an önümüze koyuyor: “Unutma ki her kolaylık, zorluğun içine gömülüdür" ve "Yarınınız bugününüzden daha hayırlı olacaktır.”
Vefatının 4. Yılında Mehmed Alagaş ..
12.03.2025
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
Ramallah Yönetimi İsrail’e Çalışıyor
13.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025