metrika yandex
  • $32.61
  • 34.71
  • GA18500

Haberler / Kültür - Sanat

GENÇLİĞİN SANAL DÜNYA SARMALI-1/KADİR ÇİÇEK

16.04.2022

Sanalı gerçekten ayırmanın neredeyse imkansız olduğu kesim genç kesim. Rüzgarına kapıldığı bu alemin ayrılmaz üyesi olması, onun yaşam tarzını, düşüncesini ve ilkelerini derinden etkilemektedir.

Elde etme, tüketme, denenmemiş olana yönelme, değersizleştirme, kuraldan sıyırma, kitlesel beğeni kazanma ve sergileme gençliğin sanal dünyadaki meşguliyetler dizgesidir.

Elde ettiğinin veya ele geçenin gençlik nezdindeki karşılığı yayma ve harcama basitliği oluyor.

Gençlerin gözü önünde dolu bir şekilde yaşanılmayan ve temelleri ahlaki niteliklerden  yoksun olan yaşantının örneklik teşkil etmesi olanaksızdır. Temelleri anlam üzerine inşa edilmiş bir hayatın karşılık bulması daha kolay olur. Bu yüzden oyalama ve anlık hazzın egemenliği  üzerine kurulan anlayışın, insan eylemlerini ve toplumu dönüştürebilecek yeterlilik göstermesi oldukça zordur.

Beğenme ve beğenilme duygularının kişilikte demlenmesiyle ortaya erozyona uğramış fikirler çıkar. Toplum nezdinde ağırlığı olmayan, içerikten yoksun, aile değerlerini tahrip edici, kişiye basitleştirilmiş bir yaşantı sunan ve giderek bir furya haline dönüşen sanal dünya, gerçekliğin egemenlik alanını işgal etmektedir. Öyle ki gerçek hayatta oluşan boşlukların vakit kaybetmeden yerini sanal zihin alırken; bir süre sonra boşlukları da aşarak var olan; ancak edilgen konumda bulunan değerler alanını da işgal eden hormonal yaşantılar belirmeye başlamaktadır. Kendi fikirlerinin kıymet görmediği kişilikler, başkalarının dayatmış olduğu bu buyurgan yaşantılar karşısında mağlubiyetlerini kabul etmek zorunda kalmaktadırlar. Onların yaşam tarzı haline gelmiş böylesine sinik bir ruh hali, değerlerin zedelenmesine ve yönlendirici vasıflarını kaybetmelerine neden olmaktadır.

Bugün, yarının umudu olan gençliğin beyaz sayfaları iliklerine kadar samimiyetsiz olan ellerle karalanmaktadır. Mürekkebi dahi özenti renginde olan kalemlerle sayfalar doldurulmaya çalışılmaktadır. Doyurucu olmayan, tamamen dış dünya beğenisine sunulan öykünme ürünü yaşantılar sergilenmektedir; tamamen narsist bakış açısının merkeze alındığı yaşantılar...

Başkalarına göstermek üzere tasarlanan ve parçalanmış hayattan izler taşıyan basit senaryolu gösteriler, toplumun hafızasında bir süreliğine yer edinirken; bir müddet sonra etkililiği ve ciddiyeti aşınmış bir duruma girmesi kaçınılmaz olmaktadır. Yapay duygular, etkili gerçekliğe dönüşemeyecek kadar basittir. Bu yüzden çağ, sürekli değişken ve omurgasız okların yönünde evrilmektedir. İnsanlar sürekli başkaları olma çabası içindeler. Kendisini ön plana çıkararak; fakat kendisinden gittikçe uzaklaşarak yaşayan böylesine başka bir dönem yaşanmamıştır. Başka suretleri kendi ruhuna dayatmayla var olmaya çalışmak, ruha ıstırap yüklü eylemler yüklemektir. Kendi yolunu çizemeyenlerin, başka yollarda istikamet bulmaya çalışması kadar malayani uğraş yoktur.

Geçici görmeler, anlık etkilenmeler, temelsiz fikirler ve derinliksiz bakışlar bir nesil üzerinde yönlendirici olabilmektedir. Böyle bir süreçten galip çıkmak çoğu zaman imkânsızdır. Başka kimliklerde kendi özgünlüğünü korumak nafile bir uğraştır. Taklidin zirvede olduğu böylesi bir süreçte orijinal kalabilmek oldukça zordur.

Medyanın sosyal boyuta henüz evrilmediği dönemlerde, bir film ile hayatları etkileme ve zihin dünyalarında değişimler yaratma amacı güdülürken; sanal alemin otorite haline geldiği bu yeni dönemde insanlar, etkilendiği için etkileme çabasıyla ön plana çıkmaktadırlar. Kendi hayatlarına etkilendiklerini taşıdıktan sonra taklidin verdiği basitlikle başka hayatları eğlendirme hizmeti vermektedirler. Sergilediği eylemi görenlerin çokluğu, onu yeni bir sergileme çalışmasına iterken, sergilediğini beğenenlerin sayısı da onu gerçek hayattan bir parça daha kopartıp sanal alemin girdabına eklemlenmesine neden olmaktadır.  

Hangi yönde ilkeli duruş sergileneceğine dair fikir sahibi olmayan yeni neslin, akıp giden zamana kendilerini gözleri kapalı bir şekilde teslim ettikleri ortadadır. Hayatı sanaldan ibaret görerek gerçek hayattan koptuğunu, bireysel haz alanındaki hızlı sürecin etkisiyle unutmaktadır. Gençliğin hayatında topyekûn umursamazlık ruh hali var. Etkileyici diye tanımladığı şeylerin başında anlık görüntü vurgusu yer almaktadır. Görüntü etkisi ile anlık duygusal merhaleden sonra gördükleri, onun hayatında normalleşmiş parçalardan bir parça olma vasfını kazanmaktadır. Bu parçaların hayatında önemli ölçüdeki varlığı, gençliğin kırmızı çizgilerinin yokluğundan kaynaklanmaktadır. Nitekim insanı, bir yol üzere kontrol altında tutmaya yarayan kuralların varlığı, insanın yönünü bulması noktasında çok önemli etkiye sahiptir. Kuralsız yaşayan insanların kutsalları olmaz. Kuralsızlık, sınırsızlık inancından ithal edilmiş azgınlığın işaretidir.

Gençliğin yaşam alanından kutsal denilen olgu silinmeye çalışılmakta. İnanç denilen kutsalı değersizleştirme politikalarıyla zihni karışık bireyler var edilme amacı güdülmekte. Öyle ki gençlik, artık Allah'ı hayatında istemiyor. Nitekim Allah'ın belirlemiş olduğu ilkeler çerçevesinde yaşamak, belirli kurallara uymayı gerektirdiği için sanala bağımlı insanların bu sınırlılığı kabul etmesi zorlaşmakta. Özgürlüğe yüklenen sınırsız yaşam tanımı, insanların inanç alanından kopmasına neden olmaktadır. Kutsalların yerini haz mercileri alırken, gençliğin önüne kesintisiz bir meşguliyet sunulmaktadır. Özgürlük alanı daraltılmış bir gençliğin, arayış kavgası bedenin haz noktası olduğundan, günün büyük bir kısmını bu isteği sunan alanda harcamaktadır. Böyle bir tercihin neticesi, özgürlüğe kaçış diye sınırsızlığa kapılma yanılgısıdır.

Günümüz insanlarında reddetmekten ziyade görmezlikten gelme veya yokmuş gibi davranma düşüncesi hakim. Fıtrat, reddetmeye uygun olmadığı için zihin reddetmeyi ikinci plana atmak zorunda kalıyor. Nitekim reddetmeye çalışan kişi, büyük çaplı zihni bunalımlar yaşamaya ve hayatın marjinal alanına savrulmaya mahkumdur. Bunun yerine, kendi iradesine ezberletilen ve eylemlerine giydirilmeye çalışılan kör kesilme hâli, eğlenceye dalış ve anlık olana kapılma sarmalına dönüşmektedir.

İnsanların en kolay küstükleri alan inanç alanıdır. Kılı kırk yararcasına kusur arayarak sırt çevrilen dinin, kendi hayatlarına karışmasını istememektedirler. Yaşanan olumsuz durumların neredeyse tamamından dini sorumlu tutan böylesi bir zihni yönlendiren gücün, çoğu zaman din olmadığı da ortadadır. Bunlar tamamen bireyin sınırsız özgür olmasına dönük benimsenen seküler inancın ürünüdür. Peşi sıra gidilen seküler kuralların, böyle insanlar üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Sanal dünya da sekülerizmin mabet alanıdır. Tam itaat beklentisinde olduğu için insana dinlenme ve düşünme fırsatı sunmaz.

Değişen dünyanın yeni nesli, uğraş alanını sonsuz zemin üzerine kurarak, durma noktasından attığı her adımla birlikte biraz daha uzaklaşmaktadır. Kolaylıkla ifade edilebilir ki, gençlik sınırlara düşmandır. Bu düşmanlığını açıkça ilan edecek platformlara rahatça ulaşabilir olmaları, ifadenin niteliğine bakmaksızın eylemlere yansımasına neden olmaktadır.

Gençlik, sanala bağımlıdır. Bağımlı olduğu gerçeğini reddederek, gerçek hayatın sınırlarını inkar yoluna girmektedir. Gerçek hayatın onu tatmin etmediğine olan inancı, ona hatırlatılan ilkeleri önce kanıksamasına sonra da yadsımasına sebebiyet vermektedir. Onların dünyasında yeni bir inanç sistemi oluşmuş durumda. Bu inancın temelinde oyalanma ve kendini oyalama bulunmaktadır. Bu da gençliğin her şeyi küçümsemesini ve ciddiyeti terk etmesini doğurmaktadır.

İnsanlar, bir güce tutunmadığında ayakta kalmaya mecal bulamaz. Yanlış güce tutunduklarında ise giderek derinleşen çöküşler hayatlarını kuşatıverir. İnsan kendinden uzaklaştıkça, yüzeysel olanı derinlikli olana tercih ettikçe, tutunduğu halkaların kalitesi düşmektedir. En basit tökezlemelerde darmadağın olmasının sebebi, tutunduğu bu halkaların, fıtratının zıttı yönünde yaşantılar sunmasıdır. Boşluklarını geçici hazlarla ve ruhu doyurmayan arzularla doldurmaya çalışması onu, şekli değişse de muhtevası aynı olan bunalım çukurlarına itecektir. Çünkü boşluklar, anlamsızlık girişimleri ve popüler olma hevesleri ile dolduruluyor. Aç bırakılan yer ruh olunca, tüm bu uğraşlar insanın felaket rüzgarlarını estirmekten öte anlam ifade edemiyor.

...

(Devam edecek)

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Bekir amedi | 16.04.2022 11:51
Teşekkürler ...çok güzel özetlemissimiz