metrika yandex
  • $32.61
  • 34.71
  • GA18500

ÜÇ SORU ÜÇ CEVAP

EYÜP MEDET
16.01.2019

Yaklaşan yerel seçimler nedeni ile Ankara’daki Sivil Toplum Kuruluşlarının davetli olduğu bir toplantıya katıldım. Bu toplantıda katılımcıların görüş ve düşüncelerini almak üzere açık uçlu bir anket formu hazırlanmış ve masalara dağıtılmıştı.

Ankette üç tane soru vardı. Birinci soru Şehrimiz için görüş ve düşünceleriniz nelerdir? İkinci soru Ülkemiz için görüş ve düşünceleriniz nelerdir? Üçüncü soru ise çalışma alanlarınız ile ilgili görüş ve düşünceleriniz nelerdir? idi.

Bu yazımda ben de sizler ile bu sorulara verdiğim cevapları paylaşmak ve değerlendirmek istedim.

Şehrimiz için görüş ve düşünceleriniz nelerdir sorusuna verdiğin cevap “şehrimizdeki dikey yapılaşmanın sonlandırılması” şeklinde oldu. Bu alanda bir tezat yaşıyoruz. Hem en üst düzeyde bu tür yapılara karşı olunduğu belirtiliyor hem de Ankara’nın göbeğinde her gün yeni çok ama çok katlı yapılar, gökdelenler yükseliyor. Çok katlı yapılar konut için sağlıklı yapılar olmadığı pek çok uzman tarafından defalarca ifade edilmiştir. Yapının kendisinin komşuluk ilişkilerini olumsuz etkilediği, geniş aile yaşamı için uygun olmadığı, çocukları dört duvar arasına sıkıştırdığı ilk anda söylenebilecek tespitlerdir. Konuya ilişkin Hertaraf Haber Sitemizin yazarlarından olan Osman KAYAER’in çok nitelikli tespit ve değerlendirmeleri bulunmaktadır.

Ayrıca sürekli olarak yerli değerlerden bahseden siyasilerimizin, şu ana kadar bizim inanç ve kültür değerlerimizden neşet eden örnek bir şehir kuramamış olması üzerinde ciddi olarak durulması gereken bir mevzu olsa gerektir. Bizlerin beklentisi, en azından orta ölçekli bir ilçede, evlerden sokaklara, ticaret merkezlerinden, eğlence alanlarına, ibadet yerlerinden eğitim kurumlarına kadar Müslüman Anadolu halkının sosyo-kültürel yapısını yansıtan model şehirlerin kurulmasıdır.

Ülkemiz için görüş ve düşünceleriniz nelerdir şeklinde ifade edilen ikinci soruya verdiğim cevap “bürokrasideki dikey yapılanmanın sonlandırılması” şeklinde idi. Evet son zamanlarda birçok kimse tarafından yazılı ya da sözlü olarak ifade edilen bir konu bürokrasiye yapılan atamalar. Çeşitli platformların en önemli tartışma konularından biri bu atamalar. Maalesef çeşitli devlet kademelerine yapılacak atamalar için liyakat olarak ifade edilen bu en önemli kriteri somutlaştırma imkanı yok. Ancak yetki sahiplerinin yaptığı hısım akraba atamalarının da izahı yok. Bu konuya tez elden bir tedbir bulunmalıdır. Liyakatin zamana ve şartlara göre değişen kıstasları göz önünde bulundurularak hak ve adalet tesis edilmelidir. Liyakatsiz bir atama pek çok hayrın önünde engel olabilmektedir.

Çalışma alanınız ile ilgili görüş ve önerileriniz nelerdir şeklinde sorulan soru ise toplantıya katılan her türden sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları sırasında karşılaştıkları sorunlar, bu sorunların halli için yapacakları öneriler, mevzuatta yapılacak iyileştirmeler ve buna benzer başka konularda bilgi toplamak amacı ile formüle edilmişti. Ben de bu soruya faaliyetlerinin önemli bir kısmını eğitim ve gençlik çalışmaları oluşturan bir kurumun temsilcisi olarak “15 Temmuz sonrası toplumda oluşan STK ve cemaat fobisinin kaldırılması için çalışmalar yapılmalıdır” şeklinde verdim. Bugün insanlar özellikle islami etkinliklere katılmadıkları gibi çevrelerini de uzak tutma gayreti içindeler. Bu durum çeşitli şekillerde tetiklenerek toplumdaki tedirginlik zinde tutuluyor. Hepimizin malumu olduğu üzere “şimdi sıra x cemaatinde, yok y cemaatinde” türü haberler temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp servis ediliyor. Devlet de resmi kurumlar aracılığı ile STK veya cemaatlerin alanlarına ölçüsüz girişler yapıyor. Diyanet Vakfı ve KYK'nın öğrenci yurtlarındaki kapasitesi hızla artırılıyor.  Kızılay ve AFAT ile yurt içi ve dışı yardımlar eskiye oranla daha yaygın bir şekilde koordine ediliyor. Yani STK ve cemaatlerin en önemli faaliyet alanları resmileştiriliyor. Devlet tabi ki bu alanlarda da faaliyet göstermeli ancak amacı model oluşturmak ve eksikleri tamamlamaktan öteye geçmemeli bence.

Devlet 15 Temmuzda millete sığınmıştı. Sivil toplum inisiyatif almış ve canı pahasına sokağa çıkabilmişti. Şehitler ve gaziler de bunun açık ispatıdır. Şu tespiti yapsak yeridir diye düşünüyorum. Sivilliğini yitirmiş resmi ideolojiye göre şekillenmiş kişilerden ve toplumdan 15 Temmuzdaki gibi bir refleks beklemek hayaldir.

Son zamanlarda yeniden gündeme sokulan Atatürkçülük devlet tarafından koordine edilen bu kurumlarda ders olarak okutulur ya da Kızılay’ın yurtdışına gönderdiği paketlerin üzerine o çok meşhur portre yapıştırılır ise buna kim dur diyebilecek.

Son söz olarak şunu söyleyelim. Yeni yerel yöneticilerden şehirlerimizdeki dikey yapılaşmayı durdurmalarını bekliyoruz. Merkezi iktidardan bürokraside oluşan dikey yapılanmaya bir son vermelerini ve liyakatin tesis edilmesini istiyoruz. Sivil toplumun daha da güçlendirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyor ve toplumda oluşan STK ve cemaat fobisinin giderilmesi için hem resmi olarak hem de özel alanda çalışmalar yapılması gerektiğini tekrar ediyoruz.

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Abdullah DOĞAN | 09.02.2019 21:10
Dilinize, kaleminize sağlık. Hislerimize tercüman olmuş hakikaten mühim konulara temas etmişsiniz. İnşallah çalışma alanlarımız, şehirlerimiz ve ülkemiz için bu mühim hususlar dikkate alınır.
Abdullah Aydın | 24.01.2019 15:24
Tespitlerinize katılıyorum, karșılığını bulur inșAllah. Teşekkürler.
Abdullah Aydın | 17.01.2019 00:14
Teșekkür ederim.