Türkiye'de yaşayan insanların hemen hepsi genel kültür, örf -adet, gelenek ve göreneklerine, mensup oldukları inançlarına ve de ayrıca atalarından kalan güzel hikayelere önem vermektedirler. Önem verilen güzellikler arasında ATASÖZLERİ ve ÖZDEYİŞLER ayrı öneme sahiptir.
Ancak bu Atasözlerinden ve Özdeyişlerden iki tanesine oldum-olası pek ısınamadım. Bunlar '' Kol Kırılır Yen İçinde Kalır'' ve ‘’Gevreğini İçine Bük’’ şeklinde bizim kültürümüze girmiştir. Birincisi olan ‘kolun kırılması’ aklıma geldiğinde tedavisi nasıl olur diye sormadan duramıyor insan. Doktor arkadaşlarımızın çok oluşundan herhalde, aklıma gelen tedavi şekli iki çeşittir.
Birincisi; Kırık kol aşırı ezilmiş ve tedavisi mümkün değil ise uygun bir yerinden kesilir.
İkincisi; Kırık kol ameliyata alınarak tedavi işlemleri yapılır ve alçıya alınarak beklenir. Bu her iki işlemde de amaç kişinin hayat konforudur. Peki bu iki tedavi şekli uygulanmadığı takdirde ne olur?
Birincisi; Kırık kol kangrene dönüşür ve insan ölür. İkincisi; Kolu kırılan kişi sakat kalır.
Tıbbi terminoloji incelendiğinde kolun kırılıp yen içersinde bırakılması düşünülemez. Muhakkak olumlu Ya da olumsuz müdahale şarttır.
İkincisi olan ‘Gevreğini İçine Bük’ mek de oldukça tehlikeli bir söz olarak karşımızda duruyor. Kendi yaptığınız , yakınlarınızın yaptığı, partililerinizin yaptığı yada çevrenizdeki diğer eş-dostlarınızın yaptığı yanlışları kapatmak ve gizlemek için söylenilen bu söz oldukça tehlikeli görünüyor. Çevrenizin yaptığı ya da yapacağı tüm olumsuzlukları bu sözün arkasına sığınarak gizleyebilirsiniz. Bu sözün arkasına sığınarak hırsızlıkları ve arsızlıkları topluma rahatça yayabilirsiniz.
Benim bu iki atasözüne-özdeyişe takışımın sebebi de biraz bu toplumsal yozlaşmalara zemin hazırlıyor olmalarından. Bir insan tıbbi bir sıkıntıyla toplumu ifsat eden sıkıntıları düşünsel bir sıkıntıya çevirerek hayata nasıl bakar diye sorulabilir. Sıkıntı da aslında tam burada başlıyor. İdeoloji, inanç, görüş ve düşünsel yapısı olan tüm insan gruplarının bu atasözü-özdeyiş ikilisini kendilerine siper ettiklerini düşünüyorum. Kendilerinin, ideolojilerinin, inançlarının, tarikatlarının, bazen örf ve adetlerinin ve hatta özel şirketlerinin son olarak da siyasi partilerinin açıklarının bilinmemesi , mensuplarının, bağlılarının, üyelerinin ortaya koydukları yanlışların ve yamuklukların mensubu oldukları her neyse ona zarar vermemesi adına bu atasözü-özdeyiş ikilisine sarılarak bir saklanma, gizlenme ve kamuflaj uyguladıkları gün gibi aşikar. Böylelikle kendilerini daha temiz ve kusursuz gösterme ikiyüzlülüklerini bu atasözü-özsdeyiş ikilisini kendilerine siper yaparak saklanmaktadırlar.
Hangi öğretinin savunucusu ve taraftarı olursak olalım, bu atasözü-özdeyiş ikilisini kendimize siper etmemizin hiçbir sağlıklı nedeninin olabileceğini düşünemiyorum. Eğer yanlışlar ve yamukluklar tedavi edilemiyorsa, başkalarından saklayarak o yanlış ve yamuklukların düzeleceğini beklemek uzun vadede kokuşmuşluğa sebep olacaktır. Kokuşmuşluğun diğer adı da KANGREN dir ki, buda asıl vücudu yok edip ölüme götürür. İnançlara, öğretilere, ideolojilere bakarken, insanların hemen hepsi önce mensuplarının tavır ve davranışlarına bakmaktadırlar. Ezilen insanların haklarını savunan kişilerin Kırmızı Mercedeslerle gezmesi ne kadar doğru ise kendi inançlarının mükemmel olduğunu savunanların da inançlarına uygun olmayan tavır ve haraketleri yapıp sonra dönüp insanları güzelliğe çağırması da o kadar doğrudur.
Peki bütün bu olumsuzluklara karşı tavır ne olmalıdır diye sorulursa ne cevap verilmeli? Bu sorunun cevabı o kadar basit değil. Önce çevremizde ve bizzat kendimizde olan yamuklukları ve yanlışları tespit edip tekrar bir çalışma yapmak gerekiyor. Yoksa sadece ''Kol Kırılır Yen İçinde Kalır'' ve ‘’Gevreğini İçine Bük’’ diyerek kurtuluşa asla ulaşamayız vesselam.
01.11.2019
01.11.2019
27.05.2019
26.05.2019
25.05.2019
25.05.2019
BEN AYVAZ’IN YALANCISIYIM..! 10.12.2019 Mustafa AKMEŞE
"Yıkıldı cihanın bir yanı" 06.12.2019 Dr. Mehmet Sılay
ÜNİVERSİTELERİMİZ 09.12.2019 Vedat KAHYALAR
Âdem/İnsanın Mahrem Macerası… 06.12.2019 Abdulaziz TANTİK
Çaresiz Romantizmlere Sığınmak 18.11.2019 Atasoy MÜFTÜOĞLU
İletişimin Doğru Başlangıcı: Evet! 15.11.2019 Ayten DURMUŞ
Metropolde Ölmek 18.11.2019 Osman KAYAER
Basiretli Müslüman 26.11.2019 Vedat KAHYALAR
Erdoğan’ın ABD Ziyareti 14.11.2019 Süleyman ARSLANTAŞ
ORGAZM TANRISI SEN ÇOK YAŞA 17.11.2019 Mustafa AKMEŞE