metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

FETÖ İie mücadelede yol haritası

İSA ÖZÇELİK
16.05.2017

Vahyin şahitliğini yapmakla yükümlü olan Müslümanların, İslami mücadele de tebliğ davet ve eğitim çalışmaları yanında ülkenin temel siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına dönük tespit ve çözüm önerilerini, kendi özgün ve bağımsız çizgisine yakışır şekilde kamuoyu ile paylaşma sorumluluğu vardır.

 

Özellikle kriz anlarında ve köklü / sancılı değişim süreçlerinde bu sorumluluk acil yerine getirilmesi gereken bir görev haline dönüşüp, daha etkin müdahalelerde bulunmayı gerektirebilir.

 

Bu bağlamda küresel emperyalizmin genel olarak Müslüman coğrafyada özelde ise Türkiye’de son dönemde yoğunlaştırdığı kapsamlı ve karmaşık saldırılar ile karşı karşıyayız. Küresel güçler bu hamlelerinde uzunca bir süredir hazırlamış oldukları bir takım örgütleri taşeron olarak kullanmakta, örgütlerin dayandığı fikri ve sosyal çevreler büyük bir çeşitlilik hatta zıtlıklar gösterebilmektedir. Zaten Küresel hegemonyanın amaçladığı da güvensizliğin ve tedirginliğin hakim olacağı bir kaos ortamı oluşturmak olsa gerektir. Bu tablo yerli unsurların ve geniş halk kitlelerinin süreci tanımlayıp, çözümlemesini ve karşı hamleler üretmesini zorlaştırmakta iken, müdahalelerin ise daha soğukkanlı olarak yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca her an yeni bilgilerin ortaya çıktığı ve kartların neredeyse günlük güncellendiği bir ortamda hamlelerin geciktirilmesi ise başka riskleri tetikleyebilmektedir.

 

Bu karmaşık ortamda bizlerin fetö örgütü özelinde bazı noktalarda netleşmemiz gerekmektedir. Tabi ki netleşme dediğimiz olgu elimizdeki veriler ölçüsünde olabilecektir.

 

İşe öncelikle bu örgütü tanımlamakla başlamalıyız.

 

Bu örgüt nasıl bir yapılanmadır ? Sorusuna verilecek cevabın niteliğine göre izlenecek yol haritası da farklılık gösterecektir. Fetö örgütü alışık olduğumuz cemaat ve tarikat yapılanmalarıyla örtüşmeyecek çok sayıda unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Dünyada ki herhangi bir fikri, sosyal ya da siyasi hareketle de çok örtüşmemektedir. Bir yönü ile uluslararası eğitim hareketi diğer yönü ile stk lar bileşimi, diğer bir yönü ile devasa ekonomik güç ve medya topluluğu olarak görülebilir. Yine hem kendi içindeki ilişki ağları hem de küresel güçlerle olan irtibatları onu uluslararası bir istihbarat örgütü olarak tanımlamamızı da gerektirebilir. Rüya üzerine kurulu bir düşünce sistematiği ve batıni tevillere olan düşkünlükleri,  bunun yanında mehdiyi bir an önce içlerinden biri olarak getirme arzuları ile yakın dönemlerde ortaya çıkan ve sapkın olarak nitelenen Kadıyanilik ve Bahailik ile beraber anılmalarını mümkün kılabilir. Emperyalizmin yeni aparatlarından olup bazı ülkeleri hizaya getirmek için kurulduğu söylenen Irak’taki Kesnizani, ya da Pakistan’da ki  Muhammed Tahir Ül-Kadiri hareketi ile de çok yakın benzerlikler kurulabilir. Tapınak şövalyeleri ve masonik bir teşkilat olarak kategorize edilmesine kimse itiraz etmez denilebilir. En yaygın tanımlama şekillerinden biri olan haşşaşi topluluğu nitelemesi yakından çekilmiş bir fotoğraf olabilir. Yine karanlık cinayetlere bulaştığı ve çeşitli şekillerde haraç topladığı ayrıca akılları durduran iğrenç kumpaslarla iç içe geçmesi derin bir mafya örgütlenmesi olarak nitelenmesini haklı çıkarabilir. Milletin paraları ile düşmana karşı kullanılsın diye alınan tank, tüfek ve uçakları halkın üzerine salıp binlerce kişiyi altı saatte şehit edip yaralamasından ötürü gelmiş geçmiş en büyük terör örgütü olarak da tescillenebilir.

 

Yukarıdaki zikredilen örneklemeler çoğaltılabilir ve bu örgüt tüm sayılanlarla büyük ölçüde irtibatlandırılabilir.  Ama gördüğümüz kadarı ile bu yapı, zikredilen tüm bu hususların birleşiminden ortaya çıkan daha farklı, yeni ve karmaşık bir örgüt olarak karşımıza çıkmış gözükmektedir.

 

Örgütün elebaşısı ise ayrıca ele alınmalıdır. Bu kişi iddia edildiği gibi annesi Yahudi, babası Ermeni biri olup, gizli hedefler için mi yetiştirilmiştir ? Yoksa köken olarak böyle olmasa da devşirilmiş bir ajan mıdır? Ya da yarı meczup hırslarının esiri, iblisin bir oyuncağı mıdır ? Belki de hepsi birdendir, diyebilmek mümkün müdür ? … Diğer bir husus bu kişi ile Devlet ve kurumlarının ilişki grafiği ne şekilde gelişmiştir. Her türlü takiyeciliklerine rağmen özellikle Ordu’da yardım almadan mevcut örgütlenmeyi yapabilmeleri imkan dahilinde midir? Diğer kurum, parti vs. ile ilişki ağları nasıl olmuştur? gibi sorular örgütü analiz etmek açısından hayati öneme sahiptir.

 

Yapının örgütsel şemasını doğru olarak resmetmek ise verilecek mücadeleyi ciddi olarak etkileyecektir. Eskiden bu yapının içinde bulunanların çizdikleri piramit figürlü şemalar ve itirafçıların verdiği bilgiler önemli veri kaynakları olsa gerektir. Bunun yanında bir zamanlar dillendirilen 'Bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanettir., sözü halen resmi kurumlar ya da kamuoyu nezdinde bir anlam ifade edip etmediği bilinmesi gereken bir husustur.

 

Bu örgütün tüm gerçek taraftarları için, gözlem ve yakın şahitliklere dayanan yaygın bir kanaat şudur ; yapının ezici bir çoğunluğu hala elebaşı ve örgütün yaptıkları ile ilgili dişe dokunur bir özeleştiri yapmamıştır.  Ayrıca kendilerinin haklı olduklarını düşünmeye devam edip, devranın er ya da geç döneceği ve bu yapılanların intikamını alacaklarını hayal etmektedirler. Bu yalnızca örgütün tabanını zinde tutmak için geliştirdiği bir söylem değil, yapı içindeki aklı melekeleri elinden alınmış bazen de ekonomik ailevi vb. şekilde örgüte bağlanmış yığınların inancı olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

    Diğer bir husus ise makyavelizmi düstur haline getirmiş bu örgütün mevcut parti, sendika, stk ve cemaatlere ne kadar sızdığı ve sızabileceği meselesidir. Devlet kurumlarına benzer boyutlarda bir sızma olmuş mudur ? bu konu da önemsenmesi gereken bir husustur.

 

    Küresel güçlerin örgütle olan yeni aşamadaki ilişkisi ve hedefleri de yakından takip edilmesi gereken ayrı bir konudur.

 

    Aslında ana konumuz örgütün hikayesini yazmak olmamakla birlikte bir takım tespit ve önerilerin yapılması için meselenin ana başlıkları ile ortaya konulması zorunlu olsa gerektir. Bundan sonraki süreci değerlendirebilmek için örgütün yapısı ve hedefleri ayrıntılı olarak analiz edilmiş olmalıdır.

 

  Tüm bunlar doğrultusunda şu sonuçlar üzerinde düşünmemiz  gerekmektedir :

 

1-  Karşımızda din anlayışı batıni yorumlarla beslenen, makyevelizmi metod edinmiş, takiyecilikte ustalaşmış, masonik bir örgütlenme biçimini benimsemiş, istihbarat örgütleri ile içli dışlı olmuş, elebaşısı ve çok sayıda örgüt liderinin küresel emperyalizmin denetiminde olduğu, tabanın ise haşşaşi nitelemesini doğru çıkarmakta yarıştığı uluslararası bir örgüt olduğunu unutmayalım.

 

2- Bu örgütün on binlerle ifade edilen silahlı üyesinin olduğunu ve bunların ciddi bir kısmının hala görevde olduklarını ve şartlar oluşursa tekrar devreye girebileceklerini göz ardı etmeyelim.

 

3- İstihbarat, ordu, polis ve güvenlik teşkilatlarında bu örgüt üyelerinin tam şekilde tasfiyesi için sağlıklı bir yol haritası gerektiğini bilelim.

 

4- Aselsan, tubitak, roketsan, havelsan, Telekom, para piyasaları, dış işleri vb. kurumlarda örgütün barınmasına fırsat verilmemeli.

 

5- Örgüte mali destek sağlayan İs adamları ve kurumlar ile ilgili ciddi bir çalışma yapılmalı. Bu çalışmalar ancak kesin deliller eşliğinde işleme konmalı.

 

6- Farklı renklerle yeniden yapılanmaları ve kurumlara sızmaları engellenmeli.

 

7- Örgütü birkaç parçaya bölmek için strateji geliştirilmeli

 

8- Elebaşı öldükten sonra Küresel aktörlerin bu yapının parçalarını yeniden yönetebilme kabiliyeti zaafa uğratılmalı

 

9- Emperyalizmin fetö-pkk-daiş-dhkpc-mezhepçi sol marjinal gruplardan müteşekkil yeni bir ihanet hamlesine fırsat verilmemeli

 

10- Örgütün tabanında; hatalarını görmelerini sağlayıp tövbe etmeleriyle sonuçlanabilecek girişimlerde bulunulmalı. Özellikle çocuklarının sağlıklı metotlar kullanarak örgüt elinde heder olmasının önüne geçilmeli. Bu girişimler büyük tedbirler eşliğinde hayata geçirilmeli

 

11- Ergenekoncuların bu dönemde İslami yapılara dönük karalama ve tasfiye hamleleri durdurulup, onların da ciddi bir kısmının darbeci oldukları gerçeği her platformda dile getirilmeli. Yine reisçi geçinip bu günlerde Müslümanları hedef alan güvensiz ve tehlikeli bürokrat ve kalemşörler bir an önce pasifize edilmelidir.

 

12- Fetö nün de arzu ettiği gibi gereksiz mazlumlar kitlesi oluşup sosyal patlamalar olma tehlikesine karşı tedbirler alınmalı. Komisyonlardan biri bu işle ilgilenmeli.

 

13- Normal memurlar atılır iken yüksek düzey bürokratlara dokunulmadığı algısı ve gerçekliği üzerinde durulmalı. İktidar, partisi ve belediyelerde olduğu iddia edilen fetöcüler için ne zaman harekete geçileceği üzerinde durulmalı

 

14- 17-25 Aralık operasyonundan (Maliye-Polis-Yargı baskı ve şantaj kıskacından) sonra ;

 

      Bank Asya’daki hesaplarını kapatmamış, Bank asyayı güçlendirmek için para yatırmaya devam etmiş,  kredi kartlarını iptal etmemiş, zaman Gazetesi aboneliğini iptal etmemiş, Aktifsen üyeliğini iptal etmemiş, Sahte Twitter hesapları ile darbeyi destekleyenler, Darbeyi destekleyen yayınlar ve yazı yazanlar ve 15 Temmuz İhanet gecesine kadar desteğini sürdürmüş olanlar, darbede aktif olarak rol almasalar da Sahte Twitter hesapları ile büyük bir ihanete zemin hazırlamış , ortak olmuşlardır.

 

15- On binlerce görevden alınan kişiler ile ilgili hem rehabilitasyon hem de geçimlerini sağlamaları ile ilgili nasıl bir formül bulunacağı araştırılmalı

 

16- Görevden almalar ile ilgili sürecin sağlıklı işlemesi için 15 temmuz Müslüman halk direniş ruhunu benimsemiş kişilerden oluşan çok yönlü komisyonlar kurulmalı. Mevcut hukuk normları içinde fetöcülerin tespiti ve yargılanması emniyet teşkilatı, hakim ve savcılar eliyle olmaktadır. Bilinmektedir ki fetönün en güçlü olduğu kurumlar bunlardır. Bu Kurumların çalışanlarını kısa bir sürede değiştiremezsiniz. O halde fetö ile mücadele edecek en önemli en yetkili kurumlar fetöcülerin etki alanında, ya da bulunduğu konumun gerektirdiği adil karar verme cesareti olmayan kişilerden oluşmakta.

 

   Yeni bir oluşum lazım. Fetö soruşturmalarının selameti için merkezi bir komisyonda, mevcut mevzuata göre kamu kurumlarında çalışan her memur görevlendirilebilir. Kamu kurumunda çalışmayan fakat çalıştırılmasında katkı beklenen kişilerin de atanması yolu mevzuat açısından ayarlanmalı. Bu iş öyle 15-20 kişilik komisyonla çözülemez. Yüz binlerce şüpheli kişi, bütün bilgi, belge ve kaynakların araştırılıp incelenmesi işi ciddi ve çok sayıda insan ile yapılması gereken bir faaliyettir.

 

17- İslami camiadaki saygın kişi ve kurumların, haksız yere görevden alma ve alınması gerekirken alınmama durumları ile ilgili, çok ciddi bir alt yapısı olan komisyonlar kurmadığı müddetçe bu sürecin zamanla daha da karmaşıklaşıp ,hem ciddi adaletsizliklere hem de siyasi, sosyal, ekonomik sorunlara yol açacağı gerçeği mutlak olarak gerekli kişilere anlatılıp onlar ikna edilmeli.

 

18- Komisyonlar dar halkadan genişleyerek gitmeli güven ve liyakat esas alınmalı. Kişisel ve duygusal bağlar esas alınmamalı. Kurulacak komisyonların doğru bilgiye ulaşabilme kanalları her daim güvence altında olmalı

 

19- Haksız yere görevden alınma örnekleri masaya yatırılıp bunun nedenleri ortaya çıkarılmalı. Eğer arkasında örgütlü bir güç/irade varsa bu deşifre edilip gereği yapılmalı, fetöcülerin karşı operasyonu ise tehlikenin büyüklüğünün tekrar altı çizilmeli. Kişisel çıkar ve husumet var ise bu kişiler cezalandırılmalı.

 

20- Bizim tek gayemizin Hakk’ı ve Adaleti hakim kılmak olduğu gerçeği bir an bile akıldan çıkarılmamalı.

 

 Not: Bu yazı referandumdan önce yazılan bir değerlendirme idi. Referandum sonuçları bu maddelerin büyük bir cesaret ve kararlılıkla derhal hayata geçirilmesini tüm yetkili makamlar için zorunlu kılıyor diye düşünüyorum.

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş