metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

HASTALIK, İNSANI DİRİ TUTAR

OSMAN KAYAER
14.05.2018

İnsan, hastalanınca sıhhate özlem duyar, inler durur, hastalık insanı diri tutar.

Hasta oldun mu suçtan tövbe etmeye, bağışlanma dilemeye koyulursun.

Suçun çirkinliği görünür sana, gene yola geleyim der, sırat-ı müstakimi arzularsın.

Bundan böyle buyruklara uymaktan başka bir iş seçmeyeyim diye ahdedersin.

İyice anlaşıldı ki hastalık, insana akıl, fikir veriyor ve uyanıklık bahşediyor.

Ey temel arayan, bu temeli bil, kimde dert varsa koku alan odur.

Kim daha uyanıksa daha dertlidir, kim hakikati anlamışsa beti benzi sarıdır.

(Mesnevi I. Cilt)

 

Kur’an-ı Kerim’de Allah, insana afak ve enfüste ayetlerini göstereceğinden bahsediyor. (fussilet 53) Yani ona dış dünyadaki ve iç alemindeki hakikatleri göstermekten söz ediyor. Gerçekten de insanın iki veçhesi var. Biri dışa dönük yüzü, diğeri içe dönük yüzü. İnsanlığın içe dönük yüzüne ilişkin bilgisi, maalesef dışa dönük bilgisi kadar geniş değil. Mevlana, bu hususu, şu beyit ile dile getirmiş. “Gözünü yıldızlara diktin, nücum ilmiyle uğraştın lakin secde edilmiş Adem’i tanımadın”

Amerikan medeniyetinin üçüncü yüzyılında ortaya çıkan ve “kişisel gelişim” diye isimlendirilen “kendini pazarlama yöntemi” insanı tanımak şöyle dursun onu bir kez daha kandırmaktan ibarettir.[1] İslam’ın üçüncü yüzyılında tedvin edilen “tasavvuf” ise insanın kendini gerçekten tanımasını, ahlak ve edep konusunda eğiterek, kötü arzu ve isteklerini törpülemek, iyi özelliklerini de kuvvetlendirmek suretiyle “insan-ı kamil” olmasını hedeflemiştir.

Kur’an-ı Kerim, daha ilk vahyinde “biz insanı alaktan yarattık” (alak/2) “insan kendini müstağni görünce azar” (alak/6-7) demek suretiyle insana ilişkin bilgi verir. Alak’ın kelime anlamlarından biri de sülüktür. Yani insan varlığını ancak başkasından aldığı besin ile sürdürebilen bir varlıktır. Onun kendi kendine var olması ve varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Ama o kendini yeterli görünce azan ve benlik iddiasında bulunan bir mahluktur.

Modern insanın en temel özelliklerinden biri de kendini müstağni zannederek azgınlaşmasıdır. Birileri Batı tarafından kavramlaştırılmış “birey” kelimesindeki müstağnileşmeyi görmeyerek “birey olmaktan” dem vuradursun biz, insanın bir “alak” olduğunu unutmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü insanın özellikle Allah’a olan muhtaçlığını bilmesi ve buna göre mütevazı bir hayat sürmesini sağlamak ancak alak olduğunu unutmaması ile mümkündür.

Alemin milyarlarca yıldır devam eden varlığı düşünüldüğünde insan anılmaya değer bir varlık değilken bu kibir bu istiğna neyin nesi. (insan/1) Halbuki insan, küçücük bir mikrop ile baş edemeyerek yenik düşen bir varlıktır. En basit bir grip mikrobu ile başa çıkamayarak yatağa düşen insan, yaratıcı karşındaki acziyetini ne zaman anlayacak.

Yukarıdaki beyitlerde Mevlana, hastalığın insana gerçeği hatırlatmak bakımından olumlu etkisinden bahsetmektedir. Çünkü insan hastalanıp yatağa düştüğünde kendi ile baş başa kalma imkanı bulur ve olup biteni düşünme fırsatı yakalar. Bit tecrübe sabittir ki insan hastalandığı zaman özellikle ciddi bir hastalık ile karşı karşıya geldiği zaman, ölüm ile yüzleşmekte ve Allah’ı hatırlamaktadır. Pek çok insanın geçirdiği ciddi bir rahatsızlıktan sonra dine yöneldiğine şahit olmakta, zaman zaman eğlence dünyası mensuplarından birinin eski hayatını terk ederek dine yöneldiği haberleri ile karşılaşmaktayız. Bu da bize gösteriyor ki hastalık bir tür nasihatten ibarettir. Yani hastalık anlayanlar için Allah’ın insana verdiği bir şanstır, tevbe etme imkanıdır.

 

[1] Kişisel gelişim, insanın gerçekten ahlaki ve edebi olarak eğitilmesini hedeflemez. Aksine karşısındakine nasıl başarılı biri olarak görünebileceğinin yollarını gösterir. Bülent Akyürek’in “içinizdeki öküze oha deyin” kitabı kişisel gelişimde bir şey olduğu zehabında olanlara tavsiye edilir.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş