metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Demokrasimize Çöken Bahçeli Vesayeti

GÜVEN AKINCI
13.05.2018

Bedeli ödenmemiş kazanç nasıl fütursuz savurganlık yaptırır ise, halktan onay almamış bir siyasal yapı da öyle sorumsuz olur şayet iktidarı elde ederse..

Hak edilmemiş bir servet nasıl huzursuz ederse, kazanılmamış bir iktidar da öyle yüktür fani olana..

15 yılını geride bırakmaya hazırlanan siyasal iktidarın halka anlata geldiği en güçlü argüman “vesayet odaklarıyla verilen mücadele” idi.

Haklı bir söylemdi bu! Demokratik siyaset üzerindeki asker, medya, mafia, fetö, vesayetleri iktidarın dirayeti, halkın da desteği ile aşıldı.

Siyasetin üzerindeki bu vesayetçi yapılar ile mücadelesinde samimi bir görüntü çizen iktidar, adeta bir başka vesayetçi yapıyı yedeğine alıp çıkıverdi birden karşımıza.

Hem de öyle bir vesayet ki, en kritik kararları alıp uygulamaya geçirmek gibi bir misyon ifa ediyor. Mhp ve Bahçeli vesayetinden bahsediyorum. Parlamenter demokrasi artık “kığ” oldu diyor hoop sistemi değiştirip başkanlık diyoruz.

Erken seçim mi diyor, sen yeter ki iste hoopp “daha da erken seçim”e razı oluyoruz..

Bugün de, “af” dedi bakalım! Zindandaki hüküm giymiş mafya liderlerinin adını vererek hem de. Askeri vesayet, mafya vesayeti, fetö vesayeti derken kendimizi Mhp vesayetinde bulduk..

ALİ BULAÇ TAHLİYE EDİLDİ

Fetullahçı terör örgütünün gazetesinde yazılar yazan Ali Bulaç 15 Temmuz sonrası tutuklanmıştı malum. 22 ay tutuklu kaldığı cezaevinden önceki gün tahliye edildi. Tutuklanması da tahliyesi de çok tartışıldı. Her iki kararın da siyasi kararlar olduğunu düşünenler az değil.

Şahsi fikrim, tahliye evet! Ama yetmez! Cezaevinde tutuklu yargılanan Ilıcak’tan Altan kardeşlere, Ahmet Turan Alkan’a kadar bütün gazetecilerin tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde.

Ali bey, 1980 sonrası islamist entelijansiyanın en çok eleştirdiği isim. Kuşkusuz ki, bu tabloda kendi payı var. Hele son olarak-fetullahçı yapıyı en iyi bilmesi gereken donanıma sahip kişi olarak- Zaman Gazetesi’nde yazması fahiş bir hataydı. Peki bunca eleştiriyi hak etmesinin sebebi sadece kendi hataları mı?

Bence değil?

Geçenlerde, bir dergide 25 yıl önce yayımlanan ilk imzalı yazım elime geçti. Baktım, bir paragrafı Bulaç’a ayırmış ve eleştirmişim. İlk yazım yahu, ilk!

Ali Bulaç bir kurbandır. Doğu toplumlarında görülen sosyo-psikolojik bir marazın kurbanıdır O. Temayyüz etmiştir, önden gitmiştir, meyve vermiştir taşlanmalıdır. Önden gidenlerin hata yapma lüksü olamaz bizde! Madem ki sana öncü payesi vermişizdir, gözünün önüne bakıp yürümelisindir, tökezlemek sendelemek de ne demektir?

Aksi halde düşersin. Düşersene vurmak kitlesel bir haktır(!) bizde.

Daha kıskançlıktan bahsetmedim bile!

FARKINDA MIYIZ?

Gündelik siyaset, kurumsallaşan menfaatçilik paradigmamızı yerle bir ettiği gibi, maneviyatımızı da esir alıyor. Her şeyini masaya süren bir kumar ehlinin haleti ruhiyesine büründük sanki.

İçinde büyüdüğümüz düşünce ikliminde bir daha ot bitmesin, bizden sonrası ne olacaksa olsun, içini boşaltmadığımız hiçbir kavram, riyaya kurban etmediğimiz hiçbir erdem kalmasın diye gayret ediyoruz habire..

Kadim çağlardan beri birikmiş, insanlığın “olur” verdiği iyiye dair ne varsa son bulsun, merhamet de adalet de semtimize uğramasın istiyoruz.

Hepimiz sadece kendi ideolijimizin ağlakçısı, kendi yandaşımızın dert ortağı oluyoruz gün be gün. Sorunun korkunçluğu bile yetmiyor duyularımızı harekete geçirmeye...

Rasyonalite sıvışıp gidiyor usulca, en aklı başında bildiklerimizde dahi...

İyi de nereye bu gidiş?

Şeytani hırslarımıza “bizimlesin” derken acaba neye “bizimle değilsin” demekteyiz?

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş