metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Yarım/Eksik Eğitim?

Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM
08.05.2018

İkinci dünya savaşında mağlup olan ve adeta dümdüz edilen Almanya ve Japonya, savaş sonrası yapılan barış görüşmelerinde galip devletler ile her şeyi müzakere edebileceklerini ancak bunun bir istisnası olduğunu ifade ederek “eğitim” konusunu bunun dışında tutulmasını istiyorlar ve başarıyorlar. Sonuç ortada, Japonya ve Almanya’nın bugün bulundukları durum.

Peki bizde durum ne diye sormuyorum, zira sonucun ne olduğunu görüyor, biliyor ve yaşıyoruz. Eğitimde köklü bir sistem oluşturamadığımız ve bir istikrar sağlayamadığımız gerçek. Ama bu gerçeğe rağmen sistem içerisinde istikrar sağladığımız bir şey var!!! Çok uzun yıllardır eğitim müfredatımızda resim, müzik ve beden eğitimi dersleri var. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimi boyunca çocuklarımız bu dersleri alıyor. Yaklaşık 10 yıl boyunca sanat (resim ve müzik) ve spor eğitimi alan çocuklarımızın bundan etkilenip, bu alanlarda başarılı olması gerekirken, kitlesel bir başarı şöyle dursun bireysel olarak kimsenin etkilendiğini de söyleyemeyiz. Oysa spor, sanat, edebiyat gibi unsurlar bir insanın özellikle sosyal ve duygusal yönden gelişmesinde ve hayata doğrudan dokunan en önemli unsurlardandır.

Yıllar yılı öğrencilerimizi değerlendirmek için yaptığımız sınavlarda bu derslerden soru sormadık zira değerlendirmeye değer görmedik. Hatta yetmedi öğrenim sürecinde matematik ya da fizik derslerindeki eksiklerimizi giderebilmek için bu dersleri kullandık. Çünkü bizim eğitim mantığımızda resim ve müzik dersleri gereksiz, beden eğitimi ise boş dersler olarak algılandı. Gözden kaçırdığımız çok önemli bir şey var sanat ve spor insana nezaket, estetik, azim, iş birliği ve birlikte yaşama kültürünü kazandıran bir etki içeriyor. Şöyle düşünelim yoğun bir matematik ve fen eğitimi almış bir mühendis biraz sanat eğitimi almış olsaydı, bugün herkesin şikayet ettiği, içinde yaşadığımız çevreye adeta hakaret edercesine ucube beton yapıları yerleştirir miydi? Ya da müzik eğitimi vererek insanların duyguları daha derinlemesine algılamasını, gönlüne ulaşmasını sağlayarak sosyal yaşamdaki çatışmaların azalmasına katkı sağlayamaz mıydık? Bugün çocuklarımızı ve gençlerimizi kötü alışkanlıklardan kurtarmak için spora yönlendirmeye çalışıyoruz. Oysa çocuklarımız spor ile tanışsın diye ilkokuldan bu yana müfredata koyduğumuz bu dersin içini doldurabilseydik şimdi daha az gencimiz bu olumsuz durumlarla karşı karşıya kalmazmıydı?

İşin en acı tarafı da şu aslında; ne yapılması gerektiğini bulmuş ve sistemin içine koymuşuz ama içini dolduramadığımız için sonuç hüsran olmuş. Bir çocuğun eğitim süreci sadece temel bilimlerdeki bilgileri yükleyerek sürdürülmez, sürdürülmemeli de. Onların nefes almasına, rahatlamasına, sadece bilişsel yönden değil sosyal ve duygusal yönden de gelişmelerini sağlayacak fırsatlar oluşturmak gerek. Şimdiye kadar bir şekilde gelmiş olabiliriz ama bundan sonraki süreç daha zor, zira X,Y,Z derken yeni kuşak çocuk ve gençlerin bambaşka bir dünyası var. Bu yenidünya düzeninde insanın adeta makineleştiği ve duygularının alındığı bir süreç yaşıyoruz. Tam da durum böyle iken spor ve sanat eğitimi çocukları duyguları ile yeniden buluşturabilecek en önemli alanlardır. Bunlara ek olarak içinde bulunduğumuz dijital dünya da her şeyin daha fazla sanallaştığı ve duygusuzlaştığı bu ortamda sanata ve spora olan ihtiyacın daha da arttığı artık üstü örtülemez bir gerçektir.

Bu duruma en iyi açıklamalardan birini geçenlerde dünyaca ünlü elektronik alış-veriş markası alibaba.com’un ceosu yaptı. Açıklamaları mealen şöyleydi; “içinde yaşadığımız dünya teknolojinin çocuklarımızı daha da esir aldığı bir dünya, ve biz bu yeni dünya düzeninde çocuklarımızın eğitim sistemini teknoloji ile yapamayacakları sanat, spor ve edebiyat ile yeniden inşa etmeliyiz”.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş