Ülkemizde hayır hasenat işiyle uğraşan birçok kurumlarımız var. Bunlardan bir kısmı kamu yararına kurum belgesi olan kurumlar (Diyanet Vakfı, Kızılay gibi) bir kısmı da kamu yararına belgesi olmayan sivil kurumlardır. (Verenel, İyilikder, Kardeşeli vb.)
Eğitim alanında faaliyet gösteren kurumlarda bu durumdadır. Bir kısmı kamu yararına belgesi olan kurumlar (İlim Yayma Cemiyeti, TÜGVA, TÜRGEV, Ensar Vakfı vb.) diğerleri de kamu yararına belgesi olmayan kurumlardır. (Safa Eğitim Kurumları, Öncü Eğitim Kurumları vb.)
Özellikle 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra toplum arasında kamu yararı belgesi olmayan kurumlara karşı bir şüphe ortaya çıktı. İnsanlarımız hayırlarını Kızılay, Diyanet Vakfı vb. kurumlara aktarırken diğer sivil hayır kurumlarına karşı mesafeli durmaya, bu kurumlara şüphe ile bakmaya başladı , eğitim alanında da böyle. Özellikle yüksek öğretim yurtlarında İlim Yayma Cemiyeti, TÜGVA, TÜRGEV gibi kurumların yurtlarında doluluk oranı %100’leri bulurken kamu yararı belgesi olmayan Safa Eğitim Kurumları vb. kurumların yurtları, ya çok düşük kapasite ile hizmetlerine devam etmek zorunda kaldı yada hizmetlerini sonlandırdı. Bunda devlet adamlarımızın kamuoyu önünde kurbanlarını ve hayırlarını Diyanet Vakfı, Kızılay gibi devlet destekli hayır kurumlarına bağışlamalarının rolü olduğu gibi kamu yararına belgesi olan öğrenci yurtlarında kalanlara aylık 500 TL maddi yardım aktarmasının rolü asla inkar edilemez.
Kamu yararı belgesi olmayan hayır kurumları ve eğitim kurumlarının yetkilileri, üyeleri ve gönüllüleri şunu soruyorlar bizler topluma hizmet amaçlı kurulmuş olan mesai mefhumu gözetmeden 24 saat hizmet veren kurumlarız. Yurt dışı faaliyetlerde de ülkemizi başarı ile temsil ediyoruz. Vergimizi veriyor, askerliğimizi yapıyoruz. Hakkımızda da hiçbir hukuksuzluk davası açılmış değil, devletimiz niçin ayrımcılık yapıyor. Bizden alınan vergilerle oluşan hazineden hangi adalet anlayışı ile kamu yararına kuruluşları destekliyor da bu destekten bizi mahrum bırakıyor. Bunu asla kabullenemiyoruz. Devletimizin adalet anlayışına, vatandaşlar ve kurumlar arasındaki eşit ve adaletli dağıtım anlayışına asla yakıştıramıyoruz diyorlar.
Üstelik şunu da soruyorlar devletimiz kimin malını kime ve hangi topluma sorarak vatandaşın vergileriyle oluşan hazineden vatandaşlar arasında ayrım yaparak istediği kurumlara dağıtıyor. Yoksa devletimiz tüm kurumları kaldırsın her hizmeti kendi yapsın ve her şeyin devlet eliyle yapıldığı hür teşebbüse güvenilmediği ortaya çıksın, vatandaşta devlete rağmen devletin vatandaşına hizmetten vazgeçsin.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uygulanan her şeyin devlet eliyle yürütüldüğü, vatandaşın bir şeyden anlamaz muamelesi gördüğü dönemlere geri mi dönüyoruz da diyorlar.
Selam ve dua ile
Süleyman Arslantaş ile Derkenar
14.03.2024
Ertesi gün/ Vahdettin İNCE
25.02.2024
sürdürülebilir dindarlık MUSTAFA AKMEŞE 16.03.2024
İslama ve Müslümanlara Sövmek CAVİT OKUR 14.03.2024
Diriliş Yurduna Koşmak KADİR ÇİÇEK 16.03.2024
Filistin ve Gazze Üzerine SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 26.02.2024