metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Belediyecilikte Sosyal ve Kültürel Dönem I

OSMAN KAYAER
30.07.2018

Türkiye’de belediyeler, merkezi hükümetin yerel işlerini görmek üzere ihdas edilmiş kurumlardır. Bu nedenle ilçe yönetim şemasında belediye başkanlığı kaymakamlığın bir birimi olarak yerleştirilmiştir. Altyapı, yol, kaldırım, park-bahçe ve temizlik gibi işler belediye uhdesine bırakılmıştır. Eğitim, kültür ve sosyal işler ise bakanlık seviyesinde genel yönetime verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının varlığı ise kültür ve sosyal hizmetlerin belediyelere bırakılmayacak kadar  mühim olduğunu göstermektedir!!!

Kuruluş yıllarında kabaca “Batılılaşmak” olarak isimlendirilen bir ideolojisi bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler bunun ancak merkezi otorite ile sağlanabileceğini düşündüklerinden yerel yönetimlere sosyal ve kültürel alanda herhangi bir yetki vermemişlerdir.

İmparatorluklar sonrasına tekabül eden ulus devletler döneminde ise katı bir devletçilik her yanı sarmış ve adeta cemiyetlere sivil bir alan bırakılmamıştır. Lakin bunun ilanihaye devam etmesi pek mümkün olmadığından başta Avrupa’da olmak üzere yerel yönetimlere daha geniş yetkiler verilmiştir. Bu sayede daha sivil inisiyatiflerin hayat bulması sağlanmış ve fertler yönetime iştirak etmede daha etkin roller almışlardır.

Bülent Ecevit döneminin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ın tarifiyle bir dönem Türkiye’de belediyecilik “Çöp toplamaktan ibaret” görülmüş; hoş, o da doğru dürüst yapılamamıştır.

Köyden şehre göç teşvik edilmesine rağmen şehirlerde gerekli planlama ve altyapı hizmetleri verilemediği için gecekondulaşma almış başını gitmiştir. Gerek sağ gerekse sol hükümetler kendileri için oy tabanı olarak gördükleri gecekondu bölgelerinin hızla yayılmasına zemin hazırlamaktan başka bir iş yapmamışlardır.

Türkiye’de gerek mevzuatın el vermemesi, gerekse zihinlerin müsait olmaması nedeniyle sosyal ve kültürel belediyecilik, Rahmetli Erbakan Hareketinin birkaç belediyenin yönetimine gelmesine kadar gecikmiştir. Refah Partisi ile başlayan sosyal belediyecilik, Ak Partili Belediyelerce daha da geliştirilmiş ve hükümet tarafından gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılarak sosyal belediyeciliğin yaygınlaşmasının önü açılmıştır.

Bugün, sosyal belediyecilik olarak isimlendirilen uygulama yaygınlaşmış, belediyeler hemşerilerinin sosyal ve kültürel hayatını ilgilendiren konularda hizmet üretmek için adeta birbirleri ile yarışır hale gelmişlerdir. Belediyeden belediyeye farklılık arz eden sosyal belediyecilik, çok geniş bir yelpazeyi içine almaktadır. Bu nedenle çok dağınık konularda üretilen hizmetler şehirlerin kimlik kazanmasına hizmet etmemekte birbiri ile bağlantısız bir yığın faaliyetin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Birbiri ile ilintisi olmayan sosyal ve kültürel faaliyetler günübirlik görüntüler verip kaybolmaktadırlar. “Komşuda var, biz de alalım” mantığı ile yürütülen faaliyetler, kalıcı bir şehir algısına yeterince hizmet etmemektedir. Gelinen bu noktadan sonra sosyo-kültürel belediyecilikte bir adım daha atarak ilkesel ve vizyoner bir döneme geçilmesi gerekmektedir.

Şehirleri yöneten belediye başkanları, öncelikle kendi şehri ile ilgili vizyoner bir ufka sahip olmalı, yapacağı her faaliyet ve hizmeti bu vizyona uygun olarak gerçekleştirmelidir. Bu sayede yürütülen faaliyet ve projeler günübirlik olmaktan kurtulup bir bütün içinde anlamlı parçalar olarak işe yarayabilirler. Uç uca eklendiğinde birbirleri ile insicamlı olan ve aralarında bağlantı noktaları bulunan projeler kalıcı etki bırakabilirler. Aksi takdirde faydasız uğraşlar ile vakit geçirilmiş olmaktan öte bir iş yapılmış olmaz.

Devam edecek

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş