Kaşgarlı Mahmut’un tespitine göre ‘bayram’ kelimesinin kökeni Farsça beẕrem / beẕrâm olup “sevinç ve eğlence günü” demek olan beyrem / bayram telaffuzu Oğuzlara aittir (Dîvânü Lugati’t-Türk Tercümesi, I, 263, 484; III, 176). Bayram kelimesinin Arapçası ise sözlüklerde “âdet halini alan sevinç, keder ve bir araya toplanma günü” anlamlarının karşılığı olan ıyddir.
Bizim bayramlarımızın belirlenme süreci ise şöyle oldu: Medinelilerin kendilerine has bir bayramları yoktu, İranlılardan aldıkları iki ünlü Mecusî bayramını kutluyorlardı. Bu bayramların birincisi ilkbaharın başladığını belli eden Nevruz (Yeni Gün) Bayramı 22 Martta şemsî İran takviminin yılbaşı günü, diğeri ise sonbaharın başlangıcı olan Mihrican (sonbahar) bayramıydı. Resulullah Efendimiz, Medine’ye teşrif buyurduktan bir süre sonra ora ahalisinin Nevruz ve Mihrican Bayramlarını kutladıklarını görünce: ‘Allah size o iki bayram günlerine bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram ihsan etmiştir; bunları, Ramazan Bayramı (ıyd-i fıtır) ve Kurban Bayramı (ıyd-ı edha) ile değiştirmiştir.’ (Müsned, III, 103, 235, 250; Ebû Dâvûd, “Salât”, 245; Nesâî, “Salâtü’l-îdeyn”, 1) buyurarak İran kökenli bu iki Mecusi bayramının kutlanmasını yasaklamıştır.
Ramazan ve Kurban Bayramlarımız ay takvimine göre düzenlendiğinden her yıl bir önceki yıla göre 10 gün erken gelir. Ramazan Bayramı, Şevval ayının ilk günü başlar, üç gün sürer. Kurban Bayramı ise Zilhicce ayının 10. günü başlar, dört gün sürer.
Müslümanlara Ramazan orucu ilk defa hicretin 2. yılı farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren müminler sonra gelen Şevval ayının ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı veya bayramdan önce fıtır sadakası verildiği için Fıtır (Yaratılış) Bayramı denilmiştir. Bu bayramların ilk gününün sabahı, kadın-erkek-çocuk-genç-yaşlı tüm Müslümanlar bayram namazı için Peygamber Efendimiz tarafından ısrarla davet edilmişlerdir.
Şimdi gelelim yaşamakta olduğumuz bayramlarımıza…
Her taraf şöyle bir elden geçirilir, daha genel bir temizlik yapılır, eğer varsa az kullanılan özel eşyalar ortaya çıkarılır ve ev daha bir temiz, daha bir güzel hale getirilir. Konuklara ikram için bazı hazırlıklar yapılır. Kapı açılınca temizliğin ve ikramlıkların kokusu karşılıyorsa konukları, anlarız ki o eve bayram gelmiştir.
Bayramda giysin diye bir iki ihtiyacı alınmışsa mesela, yeni bir ayakkabı, yeni bir gömlek... Sabahı heyecanla bekleyip erkenden kalkıp giyinmişse bayramlıklarını ve henüz hiç dışarıda giyilmediği için evin içinde yeni ayakkabılarıyla dolaşıyorsa bir çocuk, gözleri de heyecanla ışıl ışılsa biraz bayram harçlığı umudu da varsa anlarız ki o çocuğa bayram gelmiştir.
Çocukları sağında solunda, sağlıklı ve mutlu iseler kendisi de zulmün hiçbir türüne maruz değilse, Allah’ın verdiği hakları hiç kimse tarafından gasp edilmemişse; mutluluğa kendi yüreğinden ve çocuklarının yüreğinden yol bulabilen bu kadının gözlerinde, tüm sevdiklerinden gördüğü sevgi ve saygının pırıltıları da varsa anlarız ki o kadına bayram gelmiştir.
Baba, eş ve evlat olmanın üzerine yüklediği maddi-manevi tüm sorumlulukları gücü nispetinde yerine getirebiliyorsa; mesela namerde muhtaç etmiyorsa, hepsini sevgisiyle kuşatıyorsa, varlığı mutluluk, yakınlığı huzur veriyor ve tüm bunları kendisi de hissediyor bunun huzurunu yaşıyorsa anlarız ki o erkeğe bayram gelmiştir.
Uzak yakın demeden tüm evlatlar ve torunlar, tüm şartları zorlayıp ‘Anne-babamız/büyükanne ve büyükbabamız bayramı yalnız geçirmesin.’ diyerek ata ocağına-ana kucağına gelmişlerse; hepsi saygıda, hizmette, ihtiyaç anında onlara en iyi evlat olmaya çalışıyorlarsa; işte şu bayram günü de sevgi, saygı ve edeple el öpüp onların hayır dualarını almak için yarışıyorlarsa, anne-baba da bunu hissedip evlatlarından razı olarak kolları yorulana dek dualar ediyorsa anlarız ki o anne-babaya bayram gelmiştir.
İslam coğrafyamızın tamamı, kültürel, ekonomik, siyasi, askeri tüm savaşlarından zaferle çıkmışsa; insanımız bugünden yarına güvenle bakmaya başlamışsa; bir tek kişimiz dahi zorunlu muhacir, reddedilen, aşağılanan, dışlanan, şiddet gören, ölümlere terk edilen mülteciler olmak zorunda kalmıyorsa; yurtlarımız baştan aşağı barış ve esenlik ülkeleri haline gelmişse, kendi tarihimizi kendimiz yazmaya kendi rotamızı kendimiz belirlemeye başlamışsak anlarız ki millet olarak bize de bayram gelmiştir.
Kutlu olsun!
Abdulaziz Tantik ile Derkenar…
15.04.2024
Norveç:Filistin'i Tanımaya Hazırız
13.04.2024
Derviş Argun ile Derkenar..
20.03.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
Bir Şehide Şahitliğim MUSAB AYDIN 15.04.2024
Biz Şeriatçilar CAVİT OKUR 15.04.2024
İran’ın İsrail’e Saldırısı SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 17.04.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024