metrika yandex
  • $32.65
  • 35.29
  • GA17640

Yabancı

ALİ KADERCAN
13.11.2017

Albert Camus’un “Yabancı” isimli romanı, Nobel ödülü almıştır.  Ailesiyle “güvenli bağlanamayan” çocuk örneğini anlatır bu kitap. Bir ölüm haberinin insanda hangi duyguları oluşturacağı bellidir. Ölenin yakınlık derecesine göre haber insanı sarıp sarmalar. Ölen anne olunca insan daha bir yoğunlaşır acısına ve hatıralarına. Fakat bu durum kahramanımızda (Meursault) gerçekleşmez. Duyguları elinden alınmış bir çocuk vardır tepki gösteremeyen. Hatta bu çocuk annesinin öldüğü tarihten bile emin olamamaktadır. Bu da yetmez annesi huzur evinde olduğundan yolu hesaplar, kaç saat süreceğini düşünür. Patronundan izin alırken kusurlu bir iş yapıyormuş gibi hatanın kendisinde olmadığını söylemek ister, ağlayıp yas tutmaz, cenaze başında tefekkür edip ağlamak yerine kahve ve sigara içer. Kendisine sorulan anneniz kaç yaşında sorusuna kesin bir cevap veremez. Tamamen mekanik, robotik bir karşılamayla anne uğurlanmış olur.

 

            Cenazenin toprağa verilmesinin hemen ardından Meursault (Mörso), kız arkadaşıyla eğlenirken kız arkadaşı birlikte denizde yüzüp yemek yediği adamın ikinci yas gününde bu durumda olduğunu öğrenince çok şaşırır. Ölüm ve evlenme olgularını “olabilir” tuhaflığında karşılayan bir adamla karşı karşıya olduğunu anlar. Arkadaşlığa, komşuluğa, iş için şehir değiştirmeye olabilir penceresinden bakar. Bu ifade şeklinde anlatılan şey; duygularını bir tarafa bırakmış, rol yapma ihtiyacı da hissetmeyen bir bireyle karşı karşıya olduğumuzdur.

 

            Bağ kurması gereken sorumlular üzerine düşeni yapmadığında sıra cezaya gelince vazifelerini hemen yerine getirirler. Cenaze günü ve bir sonraki gün yaşananlar kahramanımızın idam edilmesinin asıl nedeni olur. Adam öldürmekten tutuklanmıştır ama yargılanma konusu bu iki gün olur. Savcı masum olabileceğini düşündüğü zanlının, annesinin ölümüne karşı gösterdiği davranışlar dizisine bakınca, böylesi bir adamın yaşamaya hakkı olamayacağına kanaat getirir.

 

            Meursault, ikinci dünya savaşından sonra Avrupa da modernizmin üzerinden geçtiği insanın ruh dünyası açısından nasıl bir enkaza döndüğünü imgeler. İç dünyasını değil dış dünyasını öne geçiren Avrupa insanı ontolojik sorunlar karşısında bocalamaya başlar. Aklından geçen sorulara aydınlamacı anlayış da bir şey söyleyememektedir. Kader nedir, ahiret var mıdır, nereden gelmiş nereye gitmektedir?… Bu sorular yanıtsız bırakılınca ortaya kocaman bir boşluk çıkar. Sahibi olmayan insan algısı “hiçlik duygusu” nu besler. Yaşamın ve yaşamanın anlamı yoktur. Ha otuz yıl yaşanmış ha yetmiş yıl… İntiharı anlamsız kılacak bir bağ kalmamıştır.

 

            Toplum yabancılaşmayı ve bağlanamamayı ortadan kaldıracak görevler üzerinde durmazken yabancıyı, hayata bağlanamamışı; ortadan kaldırmak için aileyi, dini, hukuku kullanarak ceza da çabuk davranmaktadır. “Yabancı refleksi” yok etmek üzerine kurgulanmıştır. Ceza vermek yerine; suçu önleyici önlemlerin geliştirilmesi düşünülmemiştir.

 

            Bağlanamayanı  “Yabancı refleksi” ile karşılamak, elinden bir şey gelmeme halinin sonucudur. Meursault babasını bir iki hatıra dışında hiç hatırlamamaktadır. Annesiyle paylaşımı sınırlı gelişmiştir. Bu nedenle de “olabilir” ihtimal ifadesini kullanması bağlılığa olan ihtiyacının büyüklüğünü anlatmaktadır. Her şeyi olabilir olarak kabullenmek aslında hiçbir şeyi kabullenmemenin eksik ifadesidir. Olabilir demek emin olamamaktır. Çünkü olmayabilir de. Olabilir saksısında büyüyen çiçek için toprak sınırlıdır. Büyümesi bir yere kadardır. Sonrası yoktur. Ailesine göre çocukları bir çiçek gibi büyümüştür. Bir çiçekten alınabilecek güzellikler kazanılmıştır. Fakat bu çiçeğin toprağıyla ilişkisi dikkate alınamamıştır. Toprağın sınırlarının kökün gelişimde sıkıntı oluşturabileceği dikkatten kaçmıştır.

 

Saksı eksik ilginin göstergesidir. İhtiyaçlar büyüyünce saksının da büyümesi ve en nihayetinde saksı yerine bahçeye dikilmenin vakti gelmiş demektir. Çocuklarımızın gelişimlerini dikkate almadan, onların daha iyi gelişebilmeleri için imkânlarımız ölçüsünde hazırlıklar yapılmadığında saksıda ısrar ediyoruz demektir. Saksıda ısrar bir dayatmadır, anlamamaktır. İhtiyacı okuyamamaktır. Bu çiçeği hayata hazırlayan saksı değil, saksıdaki topraktır.

 

            Meursault, hep saksıda kalmış, bu da onun ruhsal büyümesinin önüne geçmiştir. Saksıda kalmış çiçekleri kopararak ya da su vermeyerek öldürmek yerine bu çiçeğin toprağını değiştirerek daha da büyümesini ve güzel kokular vermesini sağlamak gerekir. Bu değişimi çiçek yapamaz. Çiçeğin sahibi yapabilir. Çiçeğin sahibi de yapamazsa sosyal kontrol sistemi devreye girerek aynı saksıda ısrar edilmemesi gerektiğini çiçeğin sahibine anlatmanın bir yolunu bulur/bulmalıdır.

 

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Hakan Yücel - Manisa | 20.11.2017 00:28
Bağlanamayanı “Yabancı refleksi” ile karşılamak, elinden bir şey gelmeme halinin sonucudur. Meursault babasını bir iki hatıra dışında hiç hatırlamamaktadır. Annesiyle paylaşımı sınırlı gelişmiştir. Bu nedenle de “olabilir” ihtimal ifadesini kullanması bağlılığa olan ihtiyacının büyüklüğünü anlatmaktadır.


Yazılarınızı kısa sürelerle bekliyoruz Ali Bey... Kaleminiz daim oldun