metrika yandex
  • $32.57
  • 34.69
  • GA19020

Haberler / Türkiye

Kabul edeceğimiz bir şey değil

24.08.2016

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, NTV'de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, soruları cevapladı.

 

Suriye’deki gelişmelere dikkat çekilmesinin ardından, “Menbiç’ten sonra Cerablus’ta nasıl bir operasyon olacağı ya da olup olmayacağı, Türkiye’nin buna bir katkı sağlayıp sağlamayacağı merak ediliyor. Olası bir Cerablus operasyonuna destek verecek miyiz?” sorusuna Kurtulmuş, Mebiç’teki gelişmeden sonra Türkiye’nin başından beri söylediği Cerablus hattındaki gelişmeleri çok yakından takip ettiğini dile getirdi.

 

Cerablus’taki gelişmelerin Türkiye açısından bir ulusal güvenlik meselesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

“Orada, o koridorun tamamlanmış olması, Türkiye’nin 911 kilometrelik Suriye sınırının bir tek örgütün eline, PYD’nin eline geçmiş olması Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değildir. Bu çerçevede Türkiye, uluslararası toplumla bunu, başından itibaren müzakere ediyor. Koalisyon güçleriyle birlikte bunları müzakere ediyor. Çeşitli vesilelerle Türkiye’nin sınırının hemen ötesinden, zaman zaman IŞİD, zaman zaman PYD güçleri tarafından Türkiye topraklarına atılan füzelerin, Türkiye sınırını başta Kilis, Gaziantep’in bazı ilçeleri olmak üzere rahatsız ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye, hemen sınırının ötesindeki bu hareketliliği çok yakinen takip ediyor. Bunu hem Türkiye’nin ulusal güvenliğinin bir meselesi olarak görüyor hem de bu bölgedeki gelişmenin, bizim başından beri hassasiyetle ifade ettiğimiz, Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından ele alıyor. Yani Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracak, Suriye’de iki ya da üç farklı devlet yapılanmasının ortaya çıkmasının artık son hazırlıkları anlamına gelecek olan oradaki gelişmelere Türkiye seyirci kalmayacağını ifade ediyor. Dolayısıyla gelişmeleri anbean takip ediyoruz. Türkiye’nin ulusal güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından da bu meseleleri yakinen takip ediyoruz."

 

 

Suriye’deki güvenli bölge meselesini tekrar gözden geçirmek gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Çünkü çok hızlı bir şekilde iş değişiyor, sahadaki durum değişiyor. Bizim epeydir söylediğimiz bir husus var. Suriye’de uzunca bir süredir devam eden vekalet savaşı dönemi vardı. İç savaşın hemen arkasından bu dönem devam etti. Bu savaş da limitlerine geldi. Şimdi Amerika ve Rusya bu vekalet savaşlarını daha fazla sürdürürlerse artık birbirleriyle savaşacak noktaya geldiler. Dolayısıyla hiçbir gücün, Ortadoğu genelinde ve Suriye özelinde birbirleriyle savaşacak noktaya gelmeyi göze alacağını zannetmiyoruz. Bunu hep söyledik. Bu noktada artık bazen bir şeyin limitlerini doldurması, yeni bir kapıyı da açacak aslında bir fırsat karşımıza koyuyor. Vekalet savaşlarının sonunun gelmiş olması, limitlerini doldurmuş olması, aslında Suriye’de bir barış perspektifinin ortaya çıkması bakımından da bir şans olduğunu değerlendirmek lazım. Bunun yeni bir kapı açtığını görmek lazım.”

 

 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, özellikle Rusya ile krizin aşılmaya başlamış olmasının, hatta her iki tarafın tahminlerinden daha hızlı bir şekilde bu süreçte olumlu adımların atılmış olmasının, Suriye’de bir barış perspektifinin ortaya konulması için önemli şanslar sunacağını belirtti.

 

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

“Buradan baktığımız zaman evet, düne göre daha avantajlı bir noktadayız. Evet, çok kan aktı. Yaklaşık 450 binin üzerinde günahsız insan bu süreçte hayatlarını kaybettiler. Rejim uçaklarının, dışarıdan gelen uçakların bombalamalarıyla, terör örgütlerin bombalarıyla binlerce, on binlerce insan öldü. Düne göre baktığımızda bugün, daha olumlu bir noktadayız. Uluslararası camia maalesef şimdiye kadar Suriye’de bir barış perspektifi geliştiremediği için bir çözüm de ortaya koyamadı. İnanıyoruz ki bundan sonra bir çözüm ortaya koymak mümkün olur. Farklı görüşlerde olan, bölge dışından güçlerle bölgedeki ülkeler, Suriye çözümüne ilişkin katkıda bulunurlar diye ümit ediyoruz.”

 

 

“Bir masa kurulabilirse Esad bu masanın aktörlerinden biri mi sizce?” sorusu üzerine de Kurtulmuş, şöyle dedi:

“Şu anda mevcut rejim, elinde silah olan, halkına karşı bütün bu operasyonları yürüten bir taraf olduğuna göre, silahı bırakacak taraflardan birisi tabii ki Esad rejimidir. Dolayısıyla rejimin masanın bir tarafında olması, eşyanın tabiatı gereğidir. Geri tarafta da Suriye’nin özgürleşmesi için savaşan gruplar, farklı toplumsal kesimler vardır. Bir barış masası kurulacaksa bu masanın en azından iki tarafı olmak durumundadır.”

 

"Türkiye’nin bugün başına gelen birçok şeyin Suriye’deki durum ve Suriye politikasının bir sonucu olduğu" ifadeleri hatırlatılarak, bu sözlerle neyi kast ettiğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu ülkede uluslararası toplumun bir perspektif geliştiremediğini ve Arap Baharı'nın gelişimi içerisinde Suriye’de de kısa süre içinde rejim değişikliğinin ortaya çıkacağına yönelik bir inanışın ortaya çıktığını söyledi.

 

Suriye’de kısa sürede iç savaşın sonrasında da vekalet savaşlarının ortaya çıktığına işaret eden Kurtulmuş, "Kastettiğim şey şudur, eğer Suriye'deki bu iç savaşla başlayan süreç olmasaydı çok açık söylüyorum IŞİD olmayacaktı." diye konuştu.

 

 

İncirlik Üssü'nün Rusya'ya kullandırılmasının söz konusu olup olmadığına yönelik soruya Kurtulmuş, "Bu söz konusu olamaz çünkü NATO üssüdür, bunun nasıl gündeme geldiğini de bilmiyorum. İncirlik NATO üssüdür, Rusya NATO üyesi olmadığına göre Rusya'nın burayı kullanması mümkün değildir." yanıtını verdi. 

 

YAŞ toplantısına ilişkin soruyu yanıtlarken Kurtulmuş, "Teknik olarak emekliye ayrılacak albaylar, kadro dolayısıyla ayrılacak albaylar, iki yıl süresi uzatılacak albaylar konusu konuşuldu. Dolayısıyla önemliydi, bence Yüksek Askeri Şura'nın esas önemi aldığı kararlardan daha ziyade yeni dönemde sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda ortaya koyduğumuz kanun hükmünde kararnamelerle ortaya koyduğumuz reform perspektifinin çok görünen bir şekli olması bakımından önemliydi." şeklinde konuştu.

 

 

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında yaşananlara ilişkin ortaya çıkan yeni görüntülerle ilgili bir soru üzerine Kurtulmuş, söz konusu fotoğraf karelerin yayımlanmasının doğru olmadığını söyledi.

 

"Keşke bu kareler yayınlanmasaydı" diyen Kurtulmuş, 15 Temmuz'da çok kötü ve karanlık bir gece yaşandığını ifade etti.

 

O gecenin en karanlık anlarında bile "Sabah güneş doğduğunda Türkiye çok aydınlık bir güne doğacak" ifadelerini kullandıklarını anımsatan Kurtulmuş, söz konusu fotoğrafların arşiv bakımından önemli olabileceğini belirtti. Kurtulmuş, şöyle konuştu: 

"Orada Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, komuta kademesindeki komutanlarının yerlerde sürülen, ellerine kelepçeler takılan, gözlerine bantların takıldığı o görüntülerin yayınlanmasının doğru olmadığını ifade etmek isterim. Bardağın dolu tarafından bakalım, milletimize bir kere daha hatırlatmak bakımından, belki yararlı olabilir, evet çok kötü bir geceydi. Türkiye gerçekten uçurumun kenarından döndü. Bu meczuplar, bu vatan düşmanları, millet düşmanları, bu terör örgütleri mensupları, onların da üstlerinde üniformalar var. O üniformalar içerisindeki eşkıyalar kendi komutanlarının bile ellerini bağlayacak, yüzüne çuval geçirecek, belki hakaret edecek kadar gözü dönmüş canilerdi. Kendi komutanlarına bunları yapanlar, eğer ellerine fırsat geçseydi Allah korusun, millete karşı neler yaparlardı? Bunu hatırlatması bakımından belki faydalıdır ama bu görüntülerin yayınlanmasının genel olarak olumlu olmadığı kanaatindeyim."

 

 

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni yapısına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu konuda son noktaya gelinmediğini ve üç partinin bir noktaya gelmesinin bundan sonra topyekun bir anayasa değişikliği yapılması için de önemli olacağına dikkati çekti.

 

"Daha önce üzerinde uzlaşılan 60 maddenin de bu paketle birlikte gündeme gelmesi söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Bu adım atılır, atılmasını ümit ederiz. O 64 maddeyi de geçirsek bile Türkiye'nin felsefesi, yapısı yepyeni olan ve Türkiye'de yeni bir sistem öngören yeni bir anayasa ihtiyacı hiçbir zaman kalkmayacaktır ortadan. Yani Türkiye'nin bu anlamda topyekun ruhuyla, ortaya koymuş olduğu teşkilat, devlet yapısıyla yepyeni bir anayasaya ihtiyacı var. Belki şu anda bunun tartışılacağı zemin değil çünkü bu post darbe döneminde belli bir travmadan geçiyoruz, bunların ortadan kaldırılması, Türkiye'de demokratikleşme adımlarının sıkı bir şekilde atılmaya başlanması lazım. Ama Türkiye'nin mecburi istikameti kaçınılmaz bir şekilde yepyeni bir anayasadır. Türkiye buraya doğru gidecektir." yanıtını verdi.

 

 

"657 Sayılı Kanun"daki değişikliğin de KHK'la ile yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kurtulmuş, bu konunun başka bir mesele olduğunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde konuşulabileceğini belirtti.

 

Atamalarla ilgili bazı açıklamalarının hatırlatılması ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bu sözün arkasında durması lazım, duramıyorsa istifa etmesi lazım" şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bir kere daha 15 Temmuz gösterdi ki siz devletin kadrolarının bir kısmını vatandaşın bir kısmına kapatırsanız, 'Şu hayat tarzını benimseyen, şu siyasal görüşü benimseyen, şu mezhebi, meşrebi, yaklaşımı olan' diye ayırıp, insanların bir kısmına devletin bazı kadrolarını kapatırsanız ortaya FETÖ çıkar. Daha açık söyleyeyim, diyelim 28 Şubat'ta siz insanları ordu içinde fişler, işte 'Hanımları başörtülü mü, sosyal etkinliklere katılıyorlar mı, namazlarını niyazlarını kılıyorlar mı?' derseniz, birtakım, Türkiye'nin önemli büyük kısmını oluşturan muhafazakar kitlenin çocukları için 'Artık Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sizin yeriniz yok' anlamına gelir. Eğer siz bunu, böyle bir yanlış uygulamayı ortaya koyarsanız, oradan da birisi çıkar, der ki 'Gel arkadaş bizim örgüte katıl, biz seni yükseltiriz' der. İşte FETÖ'yü ortaya çıkaran, gizli ya da kapalı, dini ya da seküler birtakım cemaatleri, grupları, birtakım locaları, birtakım merkezleri ortaya çıkaran esas şey budur. Devlet, 79 milyon milletimizin devletidir. Bu devletin bütün kadroları da herkese açık olmalıdır. Burada üç prensip esas olmalıdır; ehliyet, liyakat, millete ve vatana sadakat. Sadakat, şu bu gruba, şu örgüte değil, millete ve vatana olmalıdır. Bunları esas prensip olarak alırsak, bu anlamda kamuya devletin bütün kadrolarını açarsak Türkiye'de bu tartışmaların ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bu işin siyasal iktidarların elini de rahatlatacağına inanıyorum. Söylediğim şey budur. Sayın Kılıçdaroğlu da bu görüşlerimize herhalde destek verir, destek vermesi gerekir."

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş